NetBlocks'un Araştırma Direktörü Işık Mater, aslında 'bant daraltma' kavramını yanlış kullandığımızı ve gerçekte işletilen süreçlerin çok daha farklı olduğunu vurguluyor.
Önceki günlerde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanlığı'nda Özgür Çelik'in görevden alınarak mahkeme kararıyla yerine Gürsel Tekin'in atanması, protestoların fitilini ateşlerken internetin kısıtlanması da yeniden gündeme geldi.
CHP'li siyasetçilerin Sarıyer'deki İl Başkanlığı binasında devam eden protestolara katılması için halka çağrı yapmasının ardından, 7 Eylül akşamı X, Instagram, YouTube, TikTok ve WhatsApp da dahil olmak üzere bir dizi sosyal medya platformuna erişim sorunları yaşandı.
Kısıtlama ertesi gün, yaklaşık 21 saat sonra, sona erdi.
Türkiye'de protestolar ve hatta afetler gibi olaylarda giderek "rutin" haline gelen bu kısıtlama, medyada ve halk arasında "bant daraltması" olarak anılıyor.
Öte yandan, dünyanın dört bir yanındaki internet yasaklarını takip eden gözlem kuruluşu NetBlocks'un Araştırma Direktörü Işık Mater, aslında "bant daraltma" kavramını yanlış kullandığımızı ve gerçekte işletilen süreçlerin çok daha farklı olduğunu vurguluyor.
Mater'in katkılarıyla internet kısıtlama uygulamalarını, bunların toplumsal süreçlere etkisini ve kesintilerin nasıl yaygınlaştığını irdelediğimiz bir dosya hazırladık.
Daraltma mı, engelleme mi?
Türkiye'de internet erişimi kısıtlandığında sosyal medyada ve basında bu uygulamadan genellikle "bant daraltma" olarak söz ediyoruz. Ancak Mater, bant daraltma teriminin Türkiye’de yanlış kullanıldığını vurguluyor.
Buna göre, İngilizce’de "throttling" olarak geçen bant daraltma, gerçekte, veri aktarım hızının belirli bir limitin altına indirilmesi (örneğin saniyede 1 Mbps ile sınırlanması) anlamına geliyor.
Mater, "Türkiye'de yapılan şey, teknik olarak veri hızının düşürülmesi değil. Yani kullanıcıya saniyede 1 Mbps gibi bir limit koyulmuyor. Gerçekte yapılan işlem, belirli sitelere erişim sırasında TCP/TLS handshake dediğimiz bağlantı kurulma aşamasına kasıtlı gecikmeler ve kesintiler eklemek. Böylece kullanıcı, hedef siteye bağlanamazken geri kalan internette sorun yaşamıyor," diyor.
Türkçeye "üçlü el sıkışma" diye çevrilen "TCP handshake", bilgisayarların birbirleriyle konuşmaya başlamadan önce “hazır mısın?” diye karşılıklı yoklama yaptığı sürece deniyor. Bu süreçte istemci (hizmeti alan taraf) önce sunucuya (hizmeti sağlayan taraf) bağlanmak istediğini söylüyor, sunucu da hazır olduğunu bildiriyor, ardından istemci bu cevabı aldığını onaylıyor. Böylece güvenilir bir bağlantı kurulmuş oluyor.
Bu bağlantı kurulduktan sonra devreye "TLS handshake" giriyor. TLS, iletişimi şifreleyerek güvenli hale getiriyor. Kısacası TCP handshake ile bağlantının temeli atılırken, TLS handshake de o bağlantının güvenli hale getirilmesini sağlıyor.
Bu farkların ne önemi var?
Mater'e göre, internet kısıtlama dönemlerinde halkın tam olarak ne yapıldığını bilmesi önemli, zira bu yanlış bilgiler dezenformasyon riski barındırıyor. Ancak son kullanıcı, “TCP handshake” ya da “TLS müdahalesi” gibi teknik ifadeleri bilmek zorunda değil. Mater, "Bunun yerine basitçe 'erişim engeli' demek daha doğru ve anlaşılır," diye ekliyor.
Araştırmacı, "Kullanıcı tarafında çoğu zaman tarayıcının dönen 'buffering' ikonu, yani dönen yükleme sembolü, görülüyor. Bu da insanlarda 'Siteye giriyorum ama internet çok yavaş' izlenimi yaratıyor," diyor.
"Aslında ortada bir yavaşlama değil, tamamen bağlantının kesilmesi söz konusu. Yani ikon bir tür yanıltıcı işaret oluyor; sorun hız değil, erişim engeli."
Mater'in aktarımına göre, asıl bant daraltma olan 'throttling' kavramı 2007’de ABD’deki Comcast–BitTorrent skandalıyla gündeme geldi. O dönemde internet servis sağlayıcısının belirli trafiği gizlice yavaşlattığı ortaya çıkmış ve ardından Net Neutrality (Ağ Tarafsızlığı) tartışmalarının merkezine oturmuştu. O günden sonra da dünya genelinde “throttling” dendiğinde akla “bazı siteleri veya uygulamaları özellikle yavaşlatmak” geliyor.
"Türkiye’de ise yaşanan durum bundan farklı: hız düşürme değil, doğrudan erişim engeli. Ama Türkçede bu teknik ayrım için yerleşmiş bir kavram yok. 'Bant daraltma' yanlış şekilde kullanılıyor çünkü kulağa daha anlaşılır geliyor. Erişim engellemeleri için doğru kelimeyi seçmek kamuoyunu doğru bilgilendirmek açısından önemli."
'Görseller doğrudan engelleniyor'
Bazı kullanıcılar internet kısıtlamaları döneminde özellikle de görsel ve videoların yüklenmeyip, sadece metinlerin görüntülebilmesini internetin yavaşlatılmasına bağlıyor. Ancak Mater, aslında bu durumun doğrudan görsel ve videoların engellenmesinden kaynaklandığını vurguluyor.
"Örneğin geçtiğimiz günlerde bir blog yazısında 'Bant daraltma sırasında videolar ve imajlar büyük dosyalar olduğu için yavaşlıktan yüklenmiyor ama metin küçük olduğu için gönderilebiliyor' şeklinde bir yorum yapıldı. Oysa bu doğrudeğil. Bizim ölçümlerimiz çok açık şekilde gösteriyor ki, video ve görsel içerik teslim ağları (CDN) kasıtlı olarak engelleniyor."
Araştırmacıya göre bu tür yanlış kavramlar sadece kafa karışıklığı yaratmakla kalmıyor, Türkiye’deki internet sansür uygulamalarını bant daralması olarak adlandırmak dezenformasyona da zemin hazırlıyor.
"Kamuoyunun doğru bilgiye ulaşması engellendiğinde, sorunların kaynağı yanlış yorumlanıyor ve hesap verilebilirlik zayıflıyor."
İnternet kısıtlamaları: Arap Baharı'nda başladı, 'rutin'e dönüştü
İnternet kısıtlamaları aslında dünyada da bir kriz konusu.
İçerik engelleme veya filtreleme (tek tek siteleri kapatma, belirli kelimeleri engelleme vb.) gibi uygulamalar aslında internetin yaygınlaşmaya başladığı 1990’lardan beri var.
İnternetin tamamen kapatılmasına yönelik uygulamaların en eski örnekleri ise Nepal ve Myanmar gibi ülkelerde başlayarak Arap Baharı'nda bir fenomene dönüştü.
2005'te Kral Gyanendra darbe yaptığında, Nepal çapında telefon ve interneti tamamen kapatmıştı. Bu, literatürde en erken “ulusal internet kapatma” vakalarından biri kabul ediliyor.
2007'de ise Myanmar'da Budist keşişlerin öncülük ettiği protestolar sırasında hükümet, ülke genelinde interneti kapatmıştı. Dünyaya bilgi akışını kesmek için kullanılan bu yöntem, sonraki yıllarda birçok ülkeye “model” oldu.
Arap Baharı sırasında ise bu uygulamalar yaygınlaştı. 2011'de Mısır'da tüm büyük servis sağlayıcılarına talimat verildi ve ülke çapında internet fiilen kapatıldı.
Tüm bu örnekler internetin tamamen kesildiği, İngilizcede "shutdown" diye tabir edilen uygulamaların örnekleri oldu.
Bant daraltma diye bildiğimiz "throttling"in ilk örneklerinden biri ise 2009'da İran'da hayata geçti. Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası başlayan protestolarda, hükümet özellikle SMS, mobil internet ve sosyal medya erişimini aşırı yavaşlattı (throttling). Bu, “tam kesinti” yerine “yavaşlatma” yönteminin ilk güçlü örneklerinden biri sayılıyor.
2010-2011 arası Ürdün de Arap Baharı sırasında, protestoların belgelenmesini engellemek üzere Facebook Live ve video yüklemelerinde hız yavaşlatmaya (throttling) başvurdu.
Türkiye'de 2013'teki Gezi Parkı Protestoları'nda Twitter ve Facebook erişiminde zaman zaman ciddi yavaşlamalar rapor edilmeye başladı. Bu, Türkiye’de “throttling”in ilk ciddi örnekleri arasında kabul ediliyor. 2016'daki 15 Temmuz Darbe Girişimi gecesinde sosyal medya platformlarına erişimde throttling ve bölgesel kesintiler yaşandı.
En sık kesilen ülke: Hindistan
Bu iki olayın ardından Türkiye, yavaşlatma uygulamalarının sıklıkla kullanıldığı olaylara ve hatta afetlere (2023 Maraş depremleri) tanık oldu.
Dünyada bu uygulamaların en sık kayda geçtiği ülkelerin başında Hindistan geliyor. Özellikle Keşmir bölgesinde 2012’den bu yana yüzlerce kez mobil internet kesildi veya yavaşlatıldı. 2019’da Keşmir'in özel statüsünün kaldırılmasından sonra 213 gün kesinti yaşandı ki bu, dünyadaki en uzun süreli internet kapanmasıydı.
Benzer şekilde Pakistan, İran, Rusya, Myanmar, Etiyopya, Sudan, Çad ve Uganda gibi ülkelerde de internete bu türden müdahaleler rutine dönüşmüş durumda.
Türkiye'de internet tamamen kesilir mi?
Tüm bu bilgiler, Türkiye'de de internetin tümden kesilip kesilemeyeceği sorusunu da doğuruyor.
Mater, "Araştırmalarımızda ülkelerin daha çok kısmi engellemeler uyguladığını görüyoruz. Teknik olarak bir ülkenin interneti tamamen kapatması zor ama yine de mümkün," diyor.
"Örneğin, 2019’da İran protestoları sırasında internet ülke genelinde günlerce kesildi. Tekrar 2025’te İran-İsrail savaşı sırasında da İran hükümeti, savaş korkusu ve siber saldırı endişeleri gerekçesiyle neredeyse tam bir internet karartması uyguladı; ülke internet bağlantı oranı yüzde 90’ın üzerinde düştü. Benzer uygulamaları bazı Afrika ülkelerinde seçim dönemlerinde gördük."
Halihazırda kullanıcılar, kısmi internet kısıtlamalarını VPN gibi araçlar kullanarak aşmaya çalışıyor. Ancak internetin tamamıyla kısıtlandığı bir durumda bunlar işe yaramayabilir.
Mater, "VPN ve Tor gibi araçlar normalde engellemeleri aşmak için kullanılabiliyor, ancak internet tamamen kapatıldığında bu yöntemler de işe yaramıyor. Yani 'toptan yasak' hem teknik olarak mümkün hem de insani ve ekonomik açıdan en yıkıcı senaryo," diye ekliyor.
Öte yandan interneti tümden kapatmanın ülkeler için çok ağır ekonomik sonuçları olabiliyor. "Acil servisler ve sağlık hizmetlerine erişim zorlaşıyor, insanlar sevdiklerinden haber alamıyor. Bankacılık, e-ticaret, şirketlerin işleyişi tamamen sekteye uğruyor, ATM’ler hizmet veremiyor, POS makineleri çalışmadığı için sadece nakit harcayabiliyor, bilgiye erişim kısıtlandığı için yanlış bilgi ve panik yayılıyor. Bu koşullarda hayatlarını kaybedenler oluyor," diyen Mater, şöyle ekliyor:
"Bu sebeple internete tamamen kapalı bir dünya, günümüzün birbirine bağlı ekonomisi içinde sürdürülebilir değil."
NetBlocks: İnternet kesintilerinde baktığımız ilk adres
2017'de Londra'da kurulan NetBlocks, internet bağlantısı, sansür, erişim engelleri ve internet kesintilerini (shutdowns) gerçek zamanlı olarak izleyen bağımsız bir gözlem ağı.
Kurum bu ölçümleri birden fazla araçtan elde ettiği verilerle yapıyor ve rapor haline getiriyor. Bağımsız veri kaynakları, kamuya açık ağ ölçümleri ve kendi sistemleriyle internet üzerinde kesinti, yavaşlatma, site ya da servis engellemelerini izliyor.
Mater'in aktarımına göre NetBlocks'un hikayesi aslında Türkiye'de başladı. 2015’te NetBlocks’un kardeş projesi Turkey Blocks Projesi'ni kuran ekibin ilk hedefi, Türkiye’de sık sık dile getirilen “İnternet kesiliyor mu, yoksa sunuculara çok yüklenildi de internet mi kasıyor?” sorusuna cevap vermekti. Bu tartışmaların teknoloji kullanarak ölçülebilir ve doğrulanabilir verilere dayandırılabileceğini göstermek istediler.
Araştırmacı, "Bu yaklaşım kısa sürede uluslararası ilgi gördü ve 2017’den itibaren NetBlocks çatısı altında küresel ölçekte faaliyet göstermeye başladı," diyor.
"Bugün NetBlocks olarak dünyanın dört bir yanında, seçimlerden protestolara, krizlerden doğal afetlere, denizaltı kablolarının kesilmesine kadar her durumda internet erişimini gerçek zamanlı ölçüyor ve raporluyoruz. Amacımız, bağımsız veri ve analizler vasıtasıyla kamuoyunu bilgilendirmek ve hesap verilebilirliği artırmak."
NetBlocks hangi ölçümleri kullanıyor?
Kurumun yararlandığı teknikler arasında "web probe", mobil ölçümler, BGP verileri var.
Web tabanlı ölçümler (web probe): Kullanıcıların tarayıcıları üzerinden yapılan küçük testlere dayanıyor ve kullanıcının ziyaret ettiği sitenin engelli olup olmadığını kontrol ediyor. Bu ölçümler şu sorunun cevabını veriyor: Siteye erişim çalışıyor mu veya yavaş mı?
Mobil ölçümler (Cellular / ISP Testing): Mobil şebekeler üzerinden yapılan erişim testleri. Burada SIM kartlar aracılığıyla farklı mobil operatörlere bağlanılıyor. Çeşitli uygulamalar veya ölçüm cihazları üzerinden hız, paket kaybı, yönlendirme testleri yapılıyor. Bu ölçümlerin amacı mobil internetin yavaşlatılıp yavaşlatılmadığını görmek (throttling) ve mobilde uygulanan kısıtlamalarla sabit internet üzerindekileri karşılaştırmak. Bu ölçümler de şu sorunun cevabını veriyor: Özellikle cep telefonu operatörlerinde yavaşlatma ve kesinti var mı?
BGP: İnternetin "yönlendirme protokolü" olarak biliniyor. Dünya çapında telekom şirketleri birbirlerine hangi IP adreslerine ulaşabileceklerini BGP güncellemeleri ile bildiriyor. Örneğin bir ülke tüm interneti kapatmak istediğinde, büyük servis sağlayıcıları BGP yönlendirmelerini “withdraw” (geri çekme) komutuyla kaldırıyor. Bu da o ülkenin IP bloklarının küresel internetten görünmez olmasına neden oluyor. Kurum bunları izleyerek ulusal çapta kesintileri doğruluyor. BGP verileri, "Ülke genelinde IP blokları internete kapatıldı mı?" sorusunun cevabını veriyor.
Gecikme (Latency) ölçümü: NetBlocks aynı zamanda kullanıcıya, internetinin performansını ve gecikme süresini ölçebileceği bir internet sitesi de sunuyor. Bu siteden alınan veriler tek başına internet kesintilerini doğrulayamasa da veriler birlikte değerlendirildiğinde daha kesin sonuçların ortaya çıkmasını sağlıyor.
NetBlocks'un Cost of Shutdown Tool (COST / Kesinti Maliyeti Aracı) adlı bir tekniği daha var. Bu, internet kesintisinin ekonomik maliyetini tahmin etmeye yönelik bir araç. Kimi bölgelerde internet kesintilerinin ekonomik zararlarını ölçmeye imkan veriyor.
Kullanıcı açısından güvenli mi?
Kurum internet kesintisi ve erişim kısıtlamalarına dair olayları hızlıca tespit edip dünya ile paylaşabildiği için kamuoyu ve medya için referans kaynağı haline geldi. Birçok uluslararası medya kuruluşu NetBlocks raporlarını kaynak gösteriyor; politik ve akademik çevrelerde gözlemci otorite olarak kabul görüyor.
Ancak daha önce kurumun bazı ölçümlerinin, kullanıcıların rızası olmadan yapılmış “web probe” tarzı tarayıcı testleri içermesi nedeniyle eleştiriler de yöneltilmişti. Eleştirmenler, bu durumun özellikle baskıcı rejimlerde yaşayan bireyler için risk oluşturacağına dair endişelerini dile getirmişti.
Zira eleştirilere konu olan web probe ölçümleri şöyle işliyor: Bir internet sitesine (ör. NetBlocks, partner medya siteleri, hatta bazı gömülü reklam altyapıları) girdiğinizde, sayfanın içine gizlenmiş ufak bir JavaScript kodu çalışıyor. Bu kod, sizin cihazınızdan arka planda belirli hedeflere (örn. Facebook, Twitter, WhatsApp, Google DNS) HTTP veya TCP isteği gönderiyor. Sonrasında istek başarılı mı, yavaş mı, engellenmiş mi diye ölçülüyor ve anonimleştirilmiş şekilde NetBlocks’a raporlanıyor.
Eleştirmenler, özellikle baskıcı ülkelerde yaşayan bir kullanıcının, farkında olmadan engellenmiş bir siteye ya da sosyal medya platformuna bağlantı isteği göndermiş olmasından rahatsız. Bunun, devletin loglarında görünüp risk yaratabileceğini söylüyorlar.
NetBlocks'un kurucusu Alp Toker ise 2021'de WIRED'a verdiği röportajda bu eleştirilere cevaben, toplanan verilerin anonim ve toplu (aggregate) olduğunu belirtmişti. "Aggregate", birden fazla verinin bir araya getirilip toplulaştırılması, özetlenmesi anlamına geliyor. Örneğin 1000 kullanıcının siteye erişim süresi ayrı ayrı ölçülüyor, ama raporda sadece ortalama hız veya toplam erişim yüzdesi gösteriliyor, bireysel kullanıcı bilgileri görünmüyor.
Toker ayrıca, kullnıcıların kişisel IP veya bireysel kimlik bilgisini tutmadıklarını ifade etmişti: "Anonimleştirilmiş erişilebilirlik verileri topluyoruz, gizlilik korumaları mevcut."