Barış Komplosu'nun kahramanı Mandela'yı anlattı

Barış Komplosu'nun kahramanı Mandela'yı anlattı
By Euronews
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button
REKLAM

Nelson Mandela’nın geriye bıraktığı mirasın tartışıldığı şu günlerde Jean Yves Ollivier ile birlikte olmaktan mutluyuz..

Geçtiğimiz günlerde Fransa’da vizyona giren ‘Barış Komplosu’ adlı bir belgeselde kod adınız ‘‘Mösyö Jak’‘. Söz konusu komplo Mandela’nın özgürlüğe kavuşmasının, Afrika’nın güneyine barış gelmesinin ve ırk ayrımı düzeninin sona ermesinin öyküsü. Siz bu öykünün başlıca kahramanlarından birisiniz.

Sophie Desjardin: 13 şubat 1990’da Mandela özgürlüğüne kavuşup dev Soccer Stadı’ndaki kalabalığa hitap ettiğinde siz de oradaydınız ve ‘‘Mandela’nın benden haberi yok. Hayatı kendi hayatıyla kesişen benim gibi birinin gizli öyküsünü duymadı bile..’‘ diye bir cümle kurmuşsunuz. Kabalık içinde kimsenin tanımadığı biriydiniz. Peki ne düşünüyordunuz?

Jean Yves Ollivier: Olağanüstüydü. Onu ilk kez görüyordum. Kendisi için yıllardan beri mücadele etmiş, en ufak detayına kadar hiç bir çabayı esirgememiştim. Ve şimdi o benim karşımda duruyordu. Beni tanımaması nedeniyle duyduklarım heyecanımı daha da arttırmış olabilir.

Sophie Desjardin: Varlığınızdan ve onun hayatındaki rolünüzden haberi olduktan sonra Mandela sizinle buluştu. Bu buluşmada sizi etkileyen ne oldu?

Jean Yves Ollivier: Her şeyden önce elini sıkmak, yanına oturup sohbet edebilmek mucize gibiydi. Karşımdaki adam kravatlı dolaşıyordu. Rengarenk Madiba gömlekleri henüz ortada yoktu. Sadeliği ağır bastığından beni de sade bir üslupla karşıladı. Sohbetimiz onun geçmişinden söz etmekle başladı. Ardından onun için neler yaptığımı, olan biteni nasıl algıladığımı anlattım. Birden fotoğraf makinemi unuttuğumu fark ettim. Kafamı bu unutkanlığıma taktığım için dikkatim dağıldı. Adeti üzere beni, bir arada resim çektirmeye davet ettiğinde makinemi unuttuğumu söylemek istemedim. O tarihlerde şimdiki gibi hızlı hareket imkanı veren mobil telefon da yoktu. ‘‘Sayın Mandela bu resmi kalbimde saklamayı tercih ederim’‘ demek zorunda kaldım. Bu çıkışım pahalıya patladı. Sonraki buluşmalarda tavır değiştiremediğim için de yalnızca ikimizin göründüğü hiç bir resmimiz olmadı. Sadece üçüncü kişilerin çektiği resimlerimiz oldu.’‘

Sophie Desjardin: Mandela 60’lı yıllarda ve hatta kahraman bir barış insanı mertebesine çıkarıldıktan sonra bile bazılarınca terörist olarak nitelenmeye devam etti. Sizce Afrika’nın çehresini ve kaderini nasıl değiştirebildi?

Jean Yves Ollivier: Terörist statüsü kendisine o günlerin çok önemli şahsiyetleri tarafından verilmişti. Gerek Bayan Thatcher gerekse Reagan onu terörist diye niteliyordu. Bunun nedeni sağcı Anglosakson klanının karşısındaki Marksist-Leninist kampa mensup oluşuydu. İmajını bozma amacıyla her şey yapılıyordu. Ve bu durum imajını olumsuz etkilemiyor değildi.

Öbür yandan serbest bırakılması için de şiddetli baskı vardı. O zamanki Güney Afrika hükumetiyle müzakere üç yıl evvel başlamıştı. Yönetim onu serbest bırakmaya bir şartla hazırdı. Şiddetten vazgeçtiğini ilan etmeliydi. Ama Mandela pozisyonunu değiştirmeye yanaşmadı ve şiddetten vazgeçeceğini duyurmadı. Serbest bırakıldığı yönündeki açıklaması o zamanki Başkan Frederik de Klerk tarafından bizzat yapıldı. Şartsız tahliye edildiğini hatırlatmak gerekiyor. Gerçekte şiddet onun gözünde bir müzakere silahıydı. Şiddetten vazgeçeceğini önceden biliyordu. Bir kez müzakere başladı mı, şiddet tehdidinde bulunması artık imkansız olacaktı.. Bu nedenledir ki, şiddet yanlısı bir adam olduğunu düşünmüyorum. Sonra olanlar, Soweto’daki konuşmasında ortaya attığı şiddetten uzak bir Güney Afrika algısı bunu gösterdi.

Sophie Desjardin: Afrikalı bir çok yöneticiyle yan yana gelmiş biri olarak sizce Mandela’nın Güney Afriak’ya ve kıtaya bıraktığı miras nedir?

Jean Yves Ollivier: Bu soruyu sormanıza çok sevindim. Zira Mandela’nın yaptıklarını, sesini, üstlendiği misyonu, ona mal edilenleri Güney Afrika ile sınırlama eğilimi yaygın. Oysa o hükümet olgusunu, bütün Afrika’da hükümet olgusunu ideolojik açıdan yeniden fethetme işine girişmiş biri. Örneğin Afrika ülkelerine demokrasiyi dayatma çabalarına giriştiğini gördük. Kongo’da eski başkan Mobutu ile halefi Kabila arasında ara buluculuk girişimi var. Burundi’ye yaptığı müdahale var. Brazaville’de seçime yanaşmayan başkan Pascal Lissuuba’ya seçim telkin etme yönünde yazdığı mektup var. Özetle demokrasiyi tüm Afrika için gerekli gördü ve bu durum onun ülke içindeki pozisyonunu kuvvetlendirdi.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Güney Afrika, İsrail'in Refah'ı hedef alması nedeniyle BM Adalet Divanı'na 'acil talepte' bulundu

Güney Afrika, Nelson Mandela'ya ait eşyaların açık arttırmayla satışını durdurma arayışında

Güney Afrika, Uluslararası Adalet Divanında İsrail aleyhine 'Gazze'de soykırım' davası açtı