REKLAMAvrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) kuyruklu yıldızların yapısını incelemek amacıyla 9,5 yıl önce uzay fırlattığı Rosetta uzay aracı, yaklaşık 2,5 yıl süren uykusundan uyandı. Rosetta’nın uyku modundan başarıyla çıkarıldığı, uzay aracı için özel olarak oluşturulan @ESA_Rosetta adlı twitter hesabından gönderilen “Merhaba Dünya!” mesajıyla duyuruldu .
Çekici bir isme sahip Rosetta, 10 yıldan bu yana uzayda dolaşıyor. Enerji tasarrufu için iki buçuk yıldır uyku modunda bekletilen uzay keşif aracı, Avrupa Uzay Ajansı’nın bir milyar doları bulan yatırımının sonucu.
Araç, Fransız Ginesi’nde yer alan Kourou istasyonundan 2 Mart 2004 tarihinde bir Ariane 5G roketiyle uzaya fırlatıldı. 7 milyar kilometreyi aşan yolculuğu boyunca iki kez asteroitle karşılaşan Rosetta, bunların fotoğraflarını yeryüzüne göndermeyi başardı.
Daha sonra ise 2011 ortalarında, Dünya’ya 800 milyon kilometre mesafede, Jüpiter gezegeni yörüngesi yakınındayken, çevresinde güneş pillerini şarj edecek güneş ışını bulunmaması nedeniyle uyku moduna geçirilmişti.
Uyandırılan keşif aracı şimdi Churyumov-Gerasimenko kuyruklu yıldızına doğru tarihi yolculuğuna başlayacak.
Proje diğerlerinden oldukça farklı. Tarihte ilk kez kuyruklu yıldız üzerine uzay aracı indirilecek. Böylece Güneş Sistemi’nin gizemine ve buz ile tozdan oluşan bu yapının yeryüzünde suyun ve yaşamın ortaya çıkmasında ne gibi etkileri olduğu sorularına cevaplar aranacak.
euronews: “Rosetta’nın misyonunun önemini keşfetmek için, Almanya’ya uzanıyoruz, operasyondan sorumlu Profesör Paolo Ferri karşımızda. Profesör bu amacın bir ilk olduğuna dikkat çekiyorsunuz. Acaba bu görevi uzaya ilk giden kişi Yuri Gagarin’in misyonu ile karşılaştırabilir miyiz ?” Paolo Ferri:
“Bunun benzeri görülmemiş bir olay olduğunu söylersek tabi ki karşılaştırma yapabilirsiniz. Fakat bu farklı bir görev. Bu sefer gemide bir adamımız yok. Fakat bir kuyruklu yıldıza gitmek ve orada kalmak tam bir devrim. Aynı zamanda çok zor. Kimse daha önce bunu denemedi. Yani evet bu uzay yolculuğu tarihinde bir ilk “
euronews:
“Rosetta’nın etkinleştirilmesi başarılı oldu ama bu sadece başlangıç. Misyonun bir sonraki zorlu aşamaları neler? “
Paolo Ferri:
“Bir sonraki kritik aşama bizim manevra randevusu dediğimiz aşama. Uzay aracı ile kuyruklu yıldız arasındaki mesafe saniyede yaklaşık bir kilometre. Bunun değişmesi lazım. Kuyruklu yıldızın etrafında uçmak için aynı hızda ya da daha az hızda gitmemiz gerekecek. Bu manevra mayıs ayında gerçekleşecek ve sadece birkaç gün sürecek, başarılı olmamız şart. Eğer başarılı olamazsak, inişi başaramayız. İniş ise anlık bir şey değil, birkaç hafta boyunca sürecek. Hepimiz tekrar uçmayı öğrenmek zorunda olacağız. Çünkü bunu daha önce yapmadık. Kuyruklu yıldız yörüngesi oldukça farklı. Orası çok dinamik bir ortam. Uzayda uçmak gibi değil. Burada, biz gaz ve toz içinde uçuyorsunuz. Güneş radyasyonu üzerine olan etki ile benzer sayılabilir. Hem bir iniş noktası aramak hem de bir yüzey haritası çıkartmak zorundayız. Yani İniş oldukça zorlu olacak.”
euronews:
“Birçok bilim insanı bu operasyonu zamanda dört buçuk milyar yıl geri gidiş olarak görüyor. Siz ne keşfedilmesini bekliyorsunuz ?”
Paolo Ferri :
“Rosetta ile iki yıl boyunca kuyruklu yıldızda kalacağız. Bu yüzden onun evrimini ya da evriminin en azından büyük bir bölümünü takip edeceğiz. Kuyruklu yıldızın güneş çevresindeki hayatı 6 yıl sürüyor. Biz oraya vardığımızda, onun güneş ile olan yaklaşımlarını gözlemleyeceğiz. Daha fazla gaz ve toz dışarı atmaya başlayacak. Sonunda yüzeyine ineceğiz. Yani tüm bunlarla şunu anlatmak istiyorum. Rosetta’dan sonra kuyruklu yıldızlar hakkındaki bilgiler gelişmiş, tamamen dönüştürülmüş olacak. İşte bu dev bir adımdır. “
euronews:
“Profesör Ferri, çoğu meslektaşınız Rosetta’nın geri döndüm sinyalini, sanki uzun yıllar sonra evini terk etmiş bir çocuğun telefon etmesi gibi tanımladı. Bu misyon hakkında kişisel duygularınızı tarif edermisiniz ?”
318 Paolo Ferri
Doğru, bizim uzun yıllar iletişimiz vardı. Fakat bir süre sonra yani 2 buçuk yıl boyunca haber alamadık. İşte bu kayıp çocuğunuzun uzun bir aradan sonra evi araması hissi gibiydi. Tüm bunların ötesinde en baştaki o kısa zaman dilimi içerisinde çok zayıf bir sinyal alacağımızı biliyorduk. Onu aramakla ve cevabı almakla geçen zaman, bu sanırım hayatımın en uzun 45 dakikasıydı.”