Euronews Witness Antakya'da: Bir kentin yok oluşu

Euronews Witness Antakya'da: Bir kentin yok oluşu
© euronews
© euronews
By Anelise Borgeseuronews
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button
Aşağıda yerleştirilen video haber linkini kopyalayın/yapıştırınCopy to clipboardCopied

Türkiye ve Suriye’de 6 Şubat’ta meydana gelen deprem, büyük bir felakete neden oldu. Bu deprem en büyük zararı Antakya halkına verdi.

REKLAM

Türkiye ve Suriye’de 6 Şubat’ta meydana gelen deprem, büyük bir felakete neden oldu. Bu deprem nedeniyle en büyük yıkım Antakya'da yaşandı.

Antakya bir zamanlar önemli bir ticaret merkezi ve Roma İmparatorluğu'nun en büyük üçüncü kentiydi. Ancak bu yıkıcı deprem kentte zarar görmeyen hiçbir şey bırakmadı.

Antakyalı Kasım Gündüz'ün ailesi, bu felaket nedeniyle parçalandı. Gündüz, yıkım sonrası saniyeleri şöyle anlattı: "Hanımımın adı Şefika. Ben ona Gülom derdim. Gülom… Şefika’m dedim Şefika'm. Hiç ses gelmedi ondan. 52 yıllık evliydik." 

Euronews'e konuşan Gündüz, şimdi eşinin cenazesinin çıkarılmasını beklediğini söylüyor. Oğlunun cansız bedeniyse çıkarıldı ve yakınlardaki bir plastik torbada bekliyor. Tüm dünyası yıkıldı.

Antakyalı Mehmet Elmacı ise, "Yardım ediyordum. Cesetlerin bir tanesini çıkarttık, kendi baldızımı çıkardım. Kafası kopmuştu. Şimdi de bacanağım var bir de küçük kızı kalmış orada." diyor.

Antakya milattan önce 300 yılında kuruldu ve birden fazla felaket yaşadı. Geçmiş yüzyıllarda birçok kez yıkıldı ve yeniden inşa edildi.

Ancak 7.7 büyüklüğünde bir deprem bölgeyi vurduğunda, herkesi hazırlıksız yakaladı. Ve trajedinin üzerinden günler geçmesine rağmen yardım hâlâ yavaş geliyordu.

Mehmet Elmacı hayatta kaldı ancak enkaz altından nasıl çıkabildiğini hatırlamıyor. Depremden bu yana eşi ve 7 aylık oğluyla arabasında uyuduğunu söylüyor. 

Depremden sağ kurtulanlar, elektriğe, suya ve temizlik imkanlarına erişimleri olmaması nedeniyle büyük risk altında. Uyuz ve kolera gibi bulaşıcı hastalık riski artıyor.

Ve her gün, her dakika artçı sarsıntılar yaşanıyor.

Depremin ilk saatleri

Depremden sonraki ilk saatlerde, enkazlara uzanan tek el, hayatta kalanların elleriydi. Şok içinde, yaralıydılar. Ve böyle bir şeyi daha önce hiç yapmamışlardı. 

Sonra gönüllüler ulaştı. Erdem, İstanbul’dan gelen bir inşaat işçisi. Depremi duyar duymaz Antakya’ya koşmuş. 

Yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Gerekeni yapmaya çalıştım. Bir anneyi çıkartabildim. Enkaza onun yatak odasındaki dolabın parçalarını kırarak girdiğimde bana, 'Sen benim eşyalarımı niye kırıyorsun? Sen kimsin?' diye bağırmaya başladı. Bir erkek çocuğu, bir de ablasını çıkarttım. Daha da çok insan çıkartmak isterdim ama tek kaldığım için, ekipler arasında sorun yaşandığı için, giremiyorum. Artık tek başıma bir şey yapacağımı sanmıyorum. "

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Böylesine büyük bir felakete hazırlıklı olabilmek mümkün değildi." dedi. Ancak Antakya'da herkes aynı fikirde değil. 

Antakyalı İbrahim Halil, "İlk geldiğimiz günde biz burada bir jeneratörle bir kompresör bulamadık. Delecektik bulamadık. Burada AFAD ve görevlilerin hiçbiri yoktu." diyor ve ekliyor: "İkinci günü bazı iş makinaları geldi.  Diyorlar ki 'Biz çalışamıyoruz.'  Niye? 'Bize emir vermeleri lazım.' Bir de yukarıdan emir bekliyorlar. Hiçbir sistemli bir çalışma veyahut da herhangi bir düzenli çalışma kesinlikle yok. Eğitimli hiç kimse buraya gelmedi."

Suçlu kim?

Depremden günler sonra uluslararası yardıma rağmen, yetkililer durumu hâlâ kontrol alabilmiş görünmüyordu. 

Yaşanan kaos nedeniyle kimin ya da neyin suçlanacağı konusunda bir anlaşmazlık var. Bazıları iç sorunları bazılarıysa kötü yönetimi suçluyor.

Antakyalı Cemal Güngör, "Yardımların geç kalması, ihmalden kaynaklanan bir durum değil. Çünkü gelen bu kepçeler, dozerler, kamyonlar, neyse başka illerden geldikleri için ancak intikal edebildiler. Ve şu anda çok mükemmel bir çalışma var." diyor. 

REKLAM

Kentin bir diğer sakiniyse, "Büyükşehir Belediyesi’nin burada yetersiz kalmasının tek sebebi elindeki olan yetkinin tamamen alınmasıdır. Yukarıdan emir almadan kimse hareket edemedi." şeklinde konuşuyor.

Yaşanan felaket, Erdoğan'ın merkezi yönetim sisteminin yeniden tartışılmasına neden oldu. Muhalefete bu yılki cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi güçlü bir argüman verdi.

Bu, kimilerinin Erdoğan'ın üçüncü dönemini kazanma şansının tehlikede olduğunu düşünmesi halinde ertelemeye çalışabileceğine inandığı bir seçim.

Yeni mezar yerleri

Antakya’nın en büyük mezarlığı felaketin boyutunu gözler önüne seriyor. Burada cenazeleri defnetmek için yeterli alan kalmadı. Yetkililer bu nedenle kentin dışında bir mezar alanı açtı.

Kimliği belirsiz cenazelerden DNA örnekleri alındı. Aileler bir gün sevdiklerini olması gerektiği gibi uğurlayabilsinler diye…

REKLAM

Enkaz altından canlı kurtarma yarışı, mucize fırsatı sunabilecek zaman aralığının çok daha ötesinde de devam etti. Ve tüm zorluklara rağmen hayatta kalanlardan bazıları enkaz altından çıkarıldı.

25 yaşındaki Fatma Suriyeli bir mülteci. Kendi ülkesindeki savaşın dehşetinden kaçmasının ardından, enkaz altında 140 saat hayatta kaldı. 

Şimdi ona da tıpkı bu kent gibi yeniden doğmak için bir şans daha verildi.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Muhafazakar bir cumhurbaşkanı seçen İran, ekonomik krizden kurtulabilecek mi?

Dünya Bankası, Türkiye'ye ilave 18 milyar dolar finansman sağlayacak

HRW'den Ankara'ya suçlama: Suriye'de Türkiye'nin kontrolündeki bölgelerde hak ihlalleri yaşanıyor