105 bin kişinin öldüğü deprem sonrası Tokyo hangi önlemlerle nasıl inşa edildi?

Japonya'nın başkenti Tokyo
Japonya'nın başkenti Tokyo © RICHARD A. BROOKS/AFP or licensors
© RICHARD A. BROOKS/AFP or licensors
By euronews
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

Önümüzdeki 30 yıl içinde yüzde 70 ihtimalle büyük bir depremin yaşanması beklenen başkent Tokyo'da binalar depreme dayanıklı, ancak yine de risk yüksek.

REKLAM

Japonya'nın başkenti Tokyo tam yüzyıl önce, 1923'te yaşanan ve 105 bin kişinin yaşamına mal olan 7,9 büyüklüğündeki Büyük Kanto Depremi'yle yerle bir oldu. O dönemde küçük ahşap evlerden oluşan kent, ikinci yıkımını İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Amerikan bombardımanlarıyla yaşadı.

Önümüzdeki 30 yıl içinde yüzde 70 ihtimalle büyük bir deprem yaşanması beklenen kentte, o tarihlerden bu yana gökdelenler yükseldi ve beton kalesi bir metropole dönüştü. 

Ancak 1 Eylül 1923'te yaşanan deprem felaketi "Japonya'da sismik yapı tasarımının" doğmasına yol açtı. 1960'tan bu yana ise, 1 Eylül tarihi ulusal "Felaket Önleme Günü" olarak anılıyor.

Her yıl 1 Eylül'de öğrenciler, işçiler ve memurlar büyük bir depreme hazırlık amacıyla tatbikat yapıyor. İşletmeler, yerel yönetimler ve hanehalkları da acil durum malzemeleri stokluyor. Tokyo'daki yerel yetkililer 1 Nisan 2023 itibarıyla yaklaşık 400 depoda 9,5 milyon pirinç, erişte ve bisküvi gibi hazır yemek stokladı.

Japonya, dünyada yaşanan depremlerin yüzde 10'unu hissediyor. Depremden kaçışın olmadığı ülkede dayanıklı yapı inşası için yıllar içinde sıkı imar kuralları geliştirildi. Bu kurallara güvenen inşaat mühendisleri ve mimarlar, modern Japon binaların sakinlerini koruyacak şekilde tasarlandığını ve olabilecek yeni bir depremden dolayı endişe duymadıklarını belirtiyor.

Denetleme ve kontrol

Yoshiaki Nakano bu görüşü taşıyan deprem mühendislik uzmanlarından biri. Nakano, 1923 Büyük Kanto Depremi'nin yalnızca mühendisler için değil, halk için de bir uyarı olduğunu belirtiyor. 

Nakano "Temel olarak, Japon binaları başka yerlere kıyasla nispeten daha yüksek bir mukavemet gerektiriyor." diyerek depremin ülkede hayatın bir gerçeği olduğunu söylüyor ve bu nedenle kurallara titizlikle uyulmasının önemini vurguluyor.

"Tasarım ve inşaatı yerinde denetleme ve kontrol sistemi, yapının kalitesini ve deprem sırasında binanın performansını sağlamak için çok önemli bir faktördür." diyen Nakano 2011 depremini örnek gösteriyor. 

Mart 2011'de ülkenin kuzeydoğu kıyılarında tsunamiyi tetikleyen 9,0 büyüklüğündeki deprem felaketinde Tokyo'daki binalar dakikalarca sallanmış, ancak sınırlı düzeyde zarar meydana gelmişti. 

Gökdelenlerin sırrı: Kauçuk yastıklar, şok emiciler ve sarkaçlar

Başkentte, basit şekilde güçlendirilmiş ilk yapıların yerini zamanla daha sofistike sismik güvenlik önlemleri ile uyarlanan modern kuleler aldı. 

Bu binaları zemin titreşimlerinden izole etmek için temellerin altına devasa yumuşak kauçuk yastıklar yerleştirildi; şok emiciler katlara dağıtıldı ve hatta bazılarının tepesine deprem sırasında binada sarsıntıyı etkisiz hale getirmek için birkaç yüz ton ağırlığında sarkaçlar yerleştirildi.

2014 yılında inşa edilen ve yerden 247 metre yükselen Toranomon Hills Mori Kulesi, her biri 1,7 metre uzunluğunda kalın bir silindirden oluşan 516 adet yağ amortisörünü de içeren bu tür sismik titreşim önleyici sistemlerle donatıldı.

Gayrimenkul devi Mori Building'in yapı mühendisliği yetkilisi Kai Toyama tüm binada sarsıntının kontrol edilebildiğini belirtti.

APF'ye konuşan Toyama, "Bir deprem durumunda (bina) tekrar tekrar gerilir ve büzülür. Daha sonra ısınmaya başlar, bu da depremin enerjisinin ısıya dönüştüğü ve açığa çıktığı anlamına gelir." diye açıkladı.

Tokyo yine de korumasız

2011 depreminden sonra önlemler daha da sıkılaştırıldı. Ancak bütün çabalara rağmen, uzmanlar Tokyo'nun deprem ve sel gibi doğal afetlere karşı korumasız olduğunu düşünüyor.

Bazı uzmanlar Tokyo'nun İkinci Dünya Savaşı sonrasında yeniden inşa edilirken, "dayanıklı bir şehrin inşasına değil, ekonomik kalkınmaya öncelik verilmesinin" etkisine dikkat çekiyor.

Başkentin doğu bölgeleri sağlam olmayan ve sele meyilli topraklar üzerine kurulu ve hala birbirine bitişik eski ahşap konutlar bulunuyor.

Öte yandan gökdelenlerin "aşırı yoğunlaşması" ve yapay adalar üzerinde yerleşim alanlarının inşa edilmesinin risk faktörünü arttırdığı belirtiliyor.

Ek kaynaklar • AFP

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Fas'ta 2 binden fazla kişinin öldüğü 6,8'lik deprem ve yardım çalışmaları hakkında ne biliyoruz?

Arkeoloji uzmanları Pompei'deki depremde yıkılan duvar altında kalan iki kişinin iskeletini buldu

Deprem bölgesinde asbest tehlikesi: Kaldırılan enkaz molozu halk sağlığını ve tarımı tehdit ediyor