Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Göktaş, hem kamu hem de özel sektörde çalışanlar için doğum izninin 16 haftadan 24 haftaya, babalık izninin ise 10 güne çıkarılmasının planlandığını açıkladı.
Türkiye’de doğum ve babalık izinlerinin uzatılmasına yönelik bir kanun teklifinin önümüzdeki dönemde Meclis gündemine gelmesi bekleniyor.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, hem kamu hem de özel sektörde çalışanlar için doğum izninin 16 haftadan 24 haftaya, babalık izninin ise 10 güne çıkarılmasının planlandığını açıkladı.
Göktaş, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda bakanlığının 2026 bütçesine ilişkin sunumunda, hükümetin aile politikaları kapsamında “aile dostu bir ekosistem” oluşturmayı hedeflediğini söyledi. Bu çerçevede 2025’in “Aile Yılı” ilan edildiğini hatırlatan Göktaş, doğum yardımları, gençlere yönelik destekler ve çocuk bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılmasının öncelikli alanlar arasında yer aldığını ifade etti.
Bakan Göktaş, doğum izinlerinin uzatılmasına paralel olarak kamu kurumlarında kreş ve çocuk bakımevlerinin yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmaların da hızlandırıldığını belirtti. Ayrıca 81 ilde yeni sosyal kreşlerin açılmasının planlandığını, bu hizmetlerden sosyal yardımlardan yararlanan ailelerin ücretsiz faydalanacağını vurguladı.
Göktaş'a göre, bugüne dek 133 bin 466 genç bu fondan yararlanmaya hak kazanırken, 8 milyar 59 milyon lira ödeme gerçekleştirildi.
Çeşitli sektörlerde yaptıkları 2 bin 7 indirim anlaşmasıyla çiftlerin evlilik hazırlıklarını kolaylaştırdıklarını belirten Bakan, faizsiz sundukları kredi miktarını yükselterek 25 yaşına kadar gençler için 250 bin lira, 26 ila 29 yaş arasındaki gençleri içinse 200 bin lira belirlediklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ocak ayında yeni evlenecek çiftlere 150 bin TL faizsiz kredi verileceğini açıklamıştı. Yeni evlenen çiftlere 48 ay vadeli olarak verilmesi planlanan kredinin, 2 yıl geri ödemesiz olacağı belirtilmişti.
İlk çocuk için sağlanan tek seferlik doğum desteğinin 5 bin TL'ye yükseltildiğini ifade eden Göktaş, "İkinci çocuk için bin 500 TL, üçüncü ve sonraki çocuklar için 5 bin TL'lik desteğimizi her ay çocuklar 5 yaşını doldurana kadar annelerin hesaplarına yatırıyoruz. Bu kapsamda Aile Yılı'nda 721 bin çocuk için toplam 8,7 milyar TL ödeme gerçekleştirmiş oluyoruz," dedi.
Uzmanlar, doğum ve babalık izninin uzatılmasının iş-yaşam dengesi ve kadınların istihdamda kalıcılığı açısından önemli bir adım olabileceğini ancak uygulamanın kapsamı ve özel sektörde yaratacağı etkilerin yasal düzenlemenin ayrıntılarıyla netleşeceğini belirtiyor.
Kanun teklifinin ne zaman Meclis’e sunulacağı ve yürürlüğe giriş takvimi ise henüz açıklanmış değil.
Doğurganlık seviyesi düşüyor, nüfus yaşlanıyor
Türkiye, son yıllarda düşen doğurganlık oranları ve nüfusun yaşlanması tartışmalarıyla birlikte, Avrupa’daki birçok ülkeye benzer şekilde aile ve nüfus politikalarını yeniden şekillendirmeye çalışıyor.
Euronews’ün daha önce aktardığı OECD ve Eurostat verilerine göre, Türkiye’de toplam doğurganlık hızı son yıllarda yenilenme eşiğinin altına geriledi.
Bir nüfusun sayıca aynı kalabilmesi için bunu oluşturan her bir bireyin kendi yerine bir 'nesil' bırakması gerekiyor. Buna 'yenilenme' de deniyor.
Nüfusun artmaya devam etmesi için kadın başına düşen çocuk sayısının en az 2,1 olması gerekiyor. Toplam doğurganlık hızı 2001 yılında 2,38 iken 2003 ve 2014 yılları arasında 'yenilenme' seviyesi olan 2,1 düzeyinde durağan seyir gösterdi, bu yıldan sonra aşırı düşüşle 2023 yılında 1,51'e kadar geriledi. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın senelerdir yaptığı 'üç çocuk' çağrısının karşılıksız kaldığı görülüyor.
Bu yüzden iktidar partisi içinde bir süredir doğurganlığı teşvik için neler yapılabileceği tartışılıyor.
Erdoğan 2025 yılını “Aile Yılı” ilan etti. Bu kapsamda özellikle anneliği ve çocuk sahibi olmayı teşvik etmeye yönelik politikalar için geçen yıldan bu yana hazırlıklar yürütülüyor.
Bu süreçte yalnızca mali destekler değil, çalışma hayatı ve bakım hizmetlerine yönelik düzenlemeler de gündeme geldi.
Hükümet yetkilileri, bu adımların Türkiye’de düşen doğurganlık oranlarına karşı uzun vadeli bir nüfus politikası çerçevesinde ele alındığını vurguluyor.
Öte yandan, hükümete yakın isimlerin anneliği ve çok çocuklu aileleri teşvik etmeye yönelik bazı önerileri kamuoyunda tartışma yaratmıştı.
Nüfus politikalarına ilişkin tartışmalar sırasında, anneliğin toplumsal ve ekonomik değerinin daha görünür kılınması amacıyla iktidar çevrelerinden bazı isimler tarafından çok çocuklu kadınlara eğitim veya kamuda statü tanınması gibi öneriler ortaya atılsa da bu başlıklar söylem düzeyinde kaldı ve yasal bir karşılık bulmadı. Dahası bu öneriler muhalefet ve sivil toplum kuruluşları tarafından “kadını istihdam ve eğitimden uzaklaştırabileceği” gerekçesiyle tepkiyle karşılandı.
Mevcut aşamada, doğrudan yasal düzenlemelerle ilerleyen başlıklar; doğum izinleri, nakdi doğum yardımları ve çocuk bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılmasıyla sınırlı.
Uluslararası uygulamalar ise daha farklı bir tabloya işaret ediyor. Avrupa ülkelerinde doğumu teşvik eden politikalar ağırlıklı olarak ebeveyn izni, gelir desteği, vergi avantajları ve çocuk bakım hizmetleri üzerinden şekilleniyor.
İsveç’te uzun ve paylaştırılmış ebeveyn izinleri öne çıkarken, Fransa’da çocuk sayısına bağlı aile yardımları ve vergi düzenlemeleri uygulanıyor.
Almanya, ebeveyn iznini paylaşan çiftlere ek teşvikler sunarken, Macaristan çok çocuklu kadınlar için ömür boyu gelir vergisi muafiyeti gibi güçlü mali araçlar kullanıyor.
Uzmanlar da uluslararası örneklerde temel hedefin kadınların iş gücünden kopmadan çocuk sahibi olabilmesini sağlamak olduğuna dikkat çekiyor.
Türkiye’de Meclis’e sunulması beklenen izin düzenlemesinin, hem çalışan ebeveynler üzerindeki bakım yükünü hafifletmesi hem de nüfus politikalarına nasıl yansıyacağı önümüzdeki dönemde yakından izlenecek.