ABD yeni başkanını seçmeye hazırlanırken, birçok analist Trump'ın zaferinin küresel ekonomi için ne anlama gelebileceğini özetledi. Peki Avrupa, Harris'ten ne bekleyebilir?
Geçtiğimiz ay Fox News'e konuşan Demokrat aday Kamala Harris, "Benim başkanlığım Joe Biden'ın başkanlığının bir devamı olmayacak," dedi.
Ülke içi siyaset açısından bu pekala doğru olabilir. Uzmanlar, Başkan Yardımcısı Harris'in selefinden uzaklaşmaya hazır olduğu bazı politika alanlarını - ticaretle ilgili ve diğer - ana hatlarıyla belirttiler.
Ancak daha geniş çerçevede baktığımızda, önümüzdeki hafta yapılacak seçimlerde Harris'in kazanmasının küresel çapta büyük bir sarsıntıya yol açmayacağını söyleyebiliriz. En azından ekonomik açıdan.
Aynı şey Beyaz Saray'ın anahtarı için yarışan rakibi Donald Trump'ın olası zaferi için söylenemez.
LSE Grantham Araştırma Enstitüsü Yardımcı Profesör Araştırma Görevlisi Aurélien Saussay, "Harris'in kazanması durumunda vurgulayabileceğim ana nokta, Trump'ın gümrük tarifesi planlarını gerçekleştirmesi durumunda Avrupa için beklenen olumsuz ekonomik etkilerin olmaması olacaktır," dedi.
Gümrük tarifeleri
Harris'in kazanmasının Avrupa için ne anlama gelebileceğini düşünürken Saussay, Trump'ın gümrük tarifeleri konusundaki tutumunun altını çizerek Demokratların kazanmasının alternatifini anlamanın çok önemli olduğunu savundu.
Trump defalarca tüm yabancı mallara ya yüzde 10 ya da yüzde 20 evrensel vergi getireceğini iddia etti.
Ayrıca Çin malları için hedeflenen yüzde 60'lık bir ithalat tarifesinin yanı sıra menşe ülkesi ne olursa olsun tüm ithal otomobiller için yüzde 100'lük bir tarife önerdi.
Saussay, "Donald Trump'ın ticaret dengesizliklerini düzeltmek ve ABD'deki endüstrileri korumak için önlemler olarak çerçevelenen gümrük tarifelerini artırma önerisi, uluslararası ticaret ilişkilerini ve tedarik zincirlerini önemli ölçüde yeniden şekillendirme potansiyeline sahip ve Avrupa Birliği için dikkate değer sonuçlar doğuracaktır," dedi.
"Başta Almanya'nın otomobil endüstrisi olmak üzere bazı Avrupa'daki sektörler orantısız bir şekilde etkilenecektir. Her ne kadar araçlara yönelik yüzde 100 gümrük vergisi özellikle Çin menşeli elektrikli araçları hedef alsa da, Almanya'nın yine de ekonomik bir darbe alması muhtemeldir."
Almanya Federal İstatistik Ofisi'nin son verilerine göre, 2023 yılında ülkenin en büyük ihracat pazarı ABD oldu. Bu ülkeyi Fransa, Hollanda ve Çin takip ediyor.
Capital Economics'in baş Avrupa ekonomisti Andrew Kenningham Euronews'e verdiği demeçte, Trump'ın aksine Harris'in "Avrupa gibi stratejik müttefiklere genel bir gümrük vergisi getirmeyeceğini" söyledi.
Ticaret savaşları
Avrupalı müttefiklere yönelik kapsamlı gümrük vergileri beklenmese de Harris'in Çin'e yönelik şahin ticaret politikalarını sürdürmesi muhtemel.
Biden bu yıl ülkeden yapılan ithalatı hedef alan bir dizi gümrük vergisi açıkladı.
Elektrikli araçlar yüzde 100 vergiye tabi. Bu oran güneş pilleri için yüzde 50, elektrikli araç bataryaları, kritik mineraller, çelik ve alüminyum için yüzde 25 olarak belirlendi.
Avrupa, ABD'ye kıyasla Çin'e daha bağımlı olduğu için ticaret politikaları muhtemelen bir sürtüşme noktası olmaya devam edecektir.
Başkanlık yarışını kim kazanırsa kazansın, Pekin ile ticareti kısıtlaması için AB'ye baskı yapılacak gibi görünüyor. Çin, ABD'den sonra AB'nin en büyük mal ticareti ortağı.
Economist Intelligence Unit Avrupa Bölge Direktörü Emily Mansfield, Euronews'e yaptığı açıklamada Harris'in seçilmesi halinde yeşil politikanın AB-ABD ilişkilerinde bir "parlama noktası" olabileceğini söyledi.
"ABD'deki IRA sübvansiyonları (Harris'in yerinde tutacağı) yeşil yatırımları AB'den uzaklaştırma riski taşıdığı için Avrupa'da tartışmalı," dedi.
"2026 yılında yürürlüğe girecek olan karbon sınır ayarlama mekanizması (CBAM) ve AB ormansızlaşma yönetmeliği (EUDR) gibi yeni AB düzenlemeleri, AB'ye ihracat yapan ABD firmaları için maliyetleri artıracaktır."
CBAM, firmaların üretimlerini daha zayıf iklim düzenlemelerine sahip ülkelere yaptırmalarını önlemek üzere tasarlanmış olup, bloğa gelen belirli ithal ürünlere karbon vergisi uygulamaktadır.
EUDR ise ormansızlaştırma uygulamalarıyla bağlantılı olan ürünlerin AB'ye ithal edilmesini yasaklıyor.
Bu anlaşmazlık potansiyeline rağmen Mansfield, "Harris'in kazanması, ekonomik etki açısından Avrupa için genel olarak istikrar anlamına gelecektir," dedi.
Mali politika
Birçok analist, Donald Trump'ın gelecek hafta yapılacak seçimleri kazanması halinde enflasyonun yeniden yükselmeye başlayabileceğini düşünüyor.
Bunun nedeni, Amerika Birleşik Devletleri'ne getirilen yabancı malların fiyatını artıracak olan önerilen ithalat tarifeleri.
Önerilen vergi indirimleri ve göçmen işçileri sınır dışı etme önerileri de maliyetleri artırabilir.
Enflasyon yükselirse, bu durum ABD Merkez Bankası'nın (Fed) ekonomiyi soğutmak için gerekli görmesi halinde faiz oranlarında bir artışa neden olabilir.
Bu da tahvil faizlerinin yükselmesine neden olur ve hükümetin daha yüksek bir faiz oranıyla borçlanması anlamına gelir.
Aynı şekilde yüksek faiz oranlarının ve tahvil getirilerinin doların değerini artıracağını da belirtmek gerekir. Bunun nedeni, artan getiri beklentisinin genellikle yabancı yatırımcıların para birimine olan talebini artırmasıdır.
Capital Economics'in bir notuna göre, ABD getirilerindeki değişimler "daha küçük bir ölçüde de olsa Avrupa devlet tahvili getirilerini yükseltme eğiliminde olacaktır".
Notta şu ifadelere yer verildi: "Ancak Avrupa Mermez Baknası para politikası beklentileri ve Euro Bölgesi'ndeki mali endişeler gibi diğer faktörler tahvil piyasasının temel itici güçleri olmaya devam edecektir."
Notta ayrıca, Trump'ın kazanmasıyla euronun büyük ölçüde zayıflamayacağı öngörüsünde bulunuldu.
Capital Economics'ten Andrew Kenningham Euronews'e yaptığı açıklamada, Harris'in olası bir zaferinden bahsederken Demokratların adayının "muhtemelen maliye politikasını büyük ölçüde gevşetmeyeceğini" söyledi.
Kenningham bu durumda, "daha yüksek ABD faiz oranları ya da daha güçlü bir dolar beklemek için bir neden olmayacağını" da sözlerine ekledi.
Trump'ın harcamaları artırması beklense de Syracuse Üniversitesi'nde ekonomist ve profesör olan Carl J. Schramm, Harris'in seçilmesi halinde ulusal borcu da büyük ölçüde artıracağını ve bunun da faiz oranlarını yükseltebileceğini savundu.
Schramm, "Harris'in yaklaşımı hiç şüphesiz, bakış açısı ve eylemleriyle tamamen Keynesyen olduğunu kanıtlamış olan Obama/Biden ekonomi ekibi tarafından yönlendirilecektir," dedi.
"Uzun vadeli borcu ve doların üzerindeki etkilerini dikkate almadan kamu bütçesini harcamak ve genişletmek."
Sorumlu Federal Bütçe Komitesi (CRFB) tarafından geçtiğimiz ay yayınlanan bir araştırmaya göre Trump ABD'nin ulusal borcuna 7,5 milyon dolar, Harris ise 3,5 milyon dolar ekleyecek.
Bölünmüş bir kongre mi?
ABD vatandaşları önümüzdeki hafta başkan seçmenin yanı sıra başta Kongre'de kimi görmek istedikleri olmak üzere bir dizi başka pozisyon için de oy kullanacak.
Oxford Economics'in baş ABD ekonomisti Ryan Sweet, "Başkanlık seçimlerini kim kazanırsa kazansın, Kongre'nin yapısı, her iki adayın da mali gündemlerinde ne kadar agresif olabileceklerini belirleyeceği için önemli olacaktır," dedi.
Demokratlar Senato ve Temsilciler Meclisi'nde güçlü bir çoğunluk elde etmeyi başarırsa, bu durum yasaları daha kolay geçirmelerini sağlayacaktır. Aksi takdirde, bu durum uzun süreli bir siyasi tıkanıklığa yol açabilir.
Her iki durumda da Harris'in olası galibiyeti, özellikle Trump'ın zaferine kıyasla Avrupa için çok az değişikliğin habercisi olacak gibi görünüyor.