Trendler, terimler ve ‘beyin çürüten’ içeriklerle dolu sosyal ağlar, 2025 yılında yaş kısıtlamaları, yapay zeka içeriği ve artan güvensizlikle boğuştu.
Bir yıl daha sona yaklaşırken, çoğumuz Instagram Reels’lerdeki düşünceli paylaşımların, filtreli ‘başarıların’ ve daha az 'doomscrolling' yapma kararlarının yağmuruna hazırlanıyor.
Gerçekten de sosyal medya hayatlarımızda hâlâ baskın bir güç: Başarılarımızı ölçtüğümüz, başkalarıyla bağ kurduğumuz ve haberler ile trendleri takip ettiğimiz bir mecra. Kullandığımız dili bile yeniden şekillendirdi. Sözlüklerin 2025’te seçtiği kelimelerin birçoğu sosyal medyada türeyen terimler: Rage bait, parasocial ve AI slop gibi.
Bununla birlikte, yapay zekânın (AI) yükselişiyle insanların sosyal medyayı kullanma ve algılama biçiminde de büyük bir değişim yaşandı. Artan dezenformasyon, güvensizlik ve hayal kırıklığı duygusuna yol açtı. Bu da platform kullanımına yansıyor.
Arama motoru pazarlama şirketi Semrush’a göre Facebook en popüler platform olmayı sürdürürken, insanlar daha anlamlı, samimi ve sahici çevrimiçi alanlar aradıkça Reddit ve Discord gibi topluluk odaklı uygulamalar büyümeye devam ediyor.
Aynı zamanda düzenleyiciler, açık internet ile çevrimiçi güvenlik arasındaki gerilimleri yönetmeye devam ediyor. Bu da 2025’i sosyal medya şirketlerinin nasıl faaliyet göstermeye devam edeceği açısından büyük bir dönüm noktası gibi hissettiriyor.
Yaş doğrulama yasalarından Elon Musk’ın Grok adlı yapay zekâ sohbet botunu kapsayan büyük tartışmalara kadar, işte bu yıl sosyal medyada öne çıkan bazı başlıklara daha yakından bir bakış.
Sosyal medya yasakları ve küçükleri koruma
10 Aralık’ta Avustralya dünyada bir ilki uygulamaya koydu: 16 yaş altına sosyal medya yasağı. Bu, Instagram, Snapchat, TikTok, YouTube, X ve Facebook dâhil platformlarda çocukların artık hesaplara erişemeyeceği anlamına geliyor. Yasayı ihlal ettikleri tespit edilen tüm bu platformlar ağır para cezalarıyla karşı karşıya.
Radikal olsa da bu adım, sosyal medyanın gençlerin ruh sağlığını olumsuz etkilediğine dair artan kaygıları yansıtıyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), ergenlerin her 10’undan birinin sosyal medya kullanımı nedeniyle olumsuz sonuçlar yaşadığını bildiriyor.
Danimarka, aynı yolu izleme planlarını açıkladı. Öneri, ebeveynler belirli bir değerlendirme formunu doldurmadıkça 15 yaş altının sosyal medyaya erişiminin engellenmesi. İspanya, Yunanistan ve Fransa dâhil diğer ülkeler de benzer koruyucu önlemler çağrısında bulunuyor.
Bu arada, İngiltere'nin Çevrimiçi Güvenlik Yasası kapsamında temmuz ayında sıkı yaş doğrulama kuralları yürürlüğe girdi. Bu düzenlemeler, küçüklerin yetişkin içeriklerini veya tehlikeli davranışları teşvik edebilecek herhangi bir şeyi görmesini engelliyor.
Bu yeni düzenlemelerin etkinliği henüz tam olarak anlaşılmış değil. Bazı uzmanlar kuşkularını koruyor, ancak gençlerin kuralları aşmak için denediği yaratıcı yolları şimdiden duymaya başladık. Birçoğu bunun yerine WhatsApp gibi mesajlaşma uygulamalarına yöneliyor; hatta yüz tanımayı kandırmak için yetişkin gibi görünen file maskeler satın alanlar bile var.
AI slop, deepfake’ler ve dezenformasyonun yayılması
2025, AI slop’un ortalığı kasıp kavurduğu yıl oldu. OpenAI’nin Sora’sı gibi üretici yapay zekâ araçlarıyla üretilen sahte görsel ve videoları ifade eden bu terim, akışlarımızı köpek yavrularının tarçınlı çöreklere dönüştüğü, kedilerin tutuklandığı gibi saçmalıklarla ve tuhaf şekilde popülerleşen ‘Italian brain rot’ meme’leriyle doldurdu.
Masum görünse de, gerçek insanlar tarafından üretilen içeriklerle bağ kurmayı daha da zorlaştırdı. Bazı durumlarda dolandırıcılık ve dezenformasyonun yayılmasına da yol açtı; hatta siyasetçiler tarafından bile. ABD Başkanı Donald Trump, bunun en kötü faillerinden biri olmaya devam ediyor; örneğin bir seferinde, şarkıcı Taylor Swift’in kendisini desteklediğini gösteren yapay zekâ üretimi görseller paylaştı.
Yapay zekâ, bir kişinin yüzünü, bedenini veya sesini taklit ederek yanlış bilgi yayan 'deepfake' videolarının üretimini artırmak için de kullanıldı. Örneğin TikTok’ta yayımlanan uydurma bir video, bir TV programında bir kadının sosyal yardım dolandırıcılığını itiraf ettiğini gösteriyordu. Fox News gibi haber kuruluşları bunu yanlışlıkla haberleştirdi.
Bu durumla mücadele etmek için Meta ve TikTok gibi platformlar, yapay zekâ ile üretilen her türlü içeriği etiketlemeye başladı. Yine de bu içeriklerin üretim ölçeği, bunun eksiksiz şekilde uygulanmasını zorlaştırıyor; Meta’nın iç denetim kurulunun Haziran raporu, etiketlemenin ‘tutarsız’ olduğunu ortaya koydu.
Elon Musk’ın sohbet botu ve nefret söylemi
Büyük sosyal medya platformlarının çoğu hizmetlerine yapay zekâ asistanları entegre etti. İçerik üretimi, aramalar ve müşteri hizmetleri talepleri için otomatik destek sunuyorlar. Ancak bu yıl en çok tartışma yaratan, Elon Musk’ın Grok adlı sohbet botu oldu.
Teknoloji milyarderinin şirketi xAI tarafından geliştirilen Grok, temmuz ayında Adolf Hitler’i övdüğü ve Yahudi bir soyadı taşıyan bir bot hesabını Teksas’ın merkezindeki sel felaketinde beyaz çocukların ölümlerini kutlamakla suçladığı için manşetlere çıktı.
Musk o dönemde, yapay zekâ aracının ‘memnun etmeye ve manipüle edilmeye fazlasıyla "hevesli" olduğunu, bunun "ele alındığını" belirtti. Yine de Grok, antisemitik komplo teorileri ve insanları nasıl takip edileceğine dair tavsiyeler dâhil kaygı verici yanıtlar vermeyi sürdürdü.
Daha sıkı düzenlemeler ve algoritmik hesap verebilirlik
Bu yıl çevrimiçi alanların daha sıkı biçimde düzenlenmesi hız kazandı. İngiltere'nin Çevrimiçi Güvenlik Yasası yürürlüğe girdi ve sosyal medya şirketlerinden daha fazla şeffaflık ile hesap verebilirlik talep etti.
AB’nin Dijital Hizmetler Yasası (DSA) da ilk kez para cezası uyguladı ve Elon Musk’ın X’ine 120 milyon euro para cezası verdi. Platformun reklam politikası ve mavi onay işaretleri (bir zamanlar doğrulanmış hesap anlamına gelirken artık herkese satılıyor) yeterli açıklık sağlamadığı için AB hukukuna aykırı bulundu.
TikTok’a da mayıs ayında İrlanda Veri Koruma Komisyonu (DPC) tarafından 530 milyon euro ceza kesildi; gerekçe, AB kullanıcılarının kişisel verilerini Çin’e aktarımı sırasında koruyamamasıydı.
Sosyal medya platformlarının elindeki devasa veri (ve güç) miktarı ve yukarıda anılan potansiyel olarak zararlı etkilerine ilişkin kaygılar, yasama denetiminin 2026’da daha da artabileceğine işaret ediyor.