BM ve değişen küresel dengeler

BM ve değişen küresel dengeler
By Euronews
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

Birleşmiş Milletler kuruluşunun 67. yılını kutluyor. Bu kuruluşun her yıl dönümünde tek bir soru tekrar ve takrar gündeme geliyor: Birleşmiş Milletler günümüzde ne işe yarıyor?

II. Dünya Savaşı’nın ertesinde 1945’te kurulan Birleşmiş Milletler, devletler arası barışın korunmasını hedefliyordu. Fakat kuruluş bu hedefine ulaşmakta birçok defa oldukça zorlandı. Organizasyonun yürütme organı Güvenlik Konseyi uluslararası çatışmalarda sessiz kaldı. Hatta çözüm yolları aramaktansa sorunu görmezden gelmeyi politika edindi.

Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi bulunuyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan zaferle çıkmış olan bu ülkeler veto hakkına sahip. Ayrıca daimi olmayan 10 üye ülke de sırayla Konsey’de söz hakkına sahip oluyor.

Bu yapı bazen önemli kararlar almayı da başarabiliyor.
Tıpkı 18 Mart 2011’de Libya hakkında alınan kararda olduğu gibi.

Konsey’den geçen 1973 no’lu önerge sayesinde Libya halkının güvenliğinin sağlanması için gereken tüm önlemlerin alınmasına karar verildi.

Fransa ve İngiltere ‘alınması gereken tüm tedbirleri’ Libya’ya havadan bir müdahale olarak yorumladı. Böylece Kaddafi rejiminin düşmesine önayak olundu.

Çin ve Rusya ise önergeyi farklı şekilde yorumladı. İki ülke Suriye’ye Birleşmiş Milletler’in müdahale etmesini vetolarıyla engelledi.

Yani organizasyonda temel kural çok taraflılık olarak belirlenmiş durumda. Bu yüzden de uzun süredir birçok ülke Güvenlik Konseyi’nin bir reformdan geçirilmesi için lobi faaliyeti düzenliyor. Bu ülkelerin başında Almanya, Japonya, Brezilya ve Hindistan geliyor.

Diğer üye ülkelerin de desteğini alan bu grup Güvenlik Konseyi’nin üye sayısının 10’a yükseltilmesini istiyor. Bu üyelerden 6’sının daimi, ikisi Afrika’dan olmak üzere diğer dört ülkenin geçici üye olması öneriliyor.

Diğer bir istek ise veto hakkının kaldırılması. Bu sürecin daha esnek olan üçte iki çoğunluk prensibi ile değiştirilmesi öneriliyor.

Oysa veto hakkı Birleşmiş Milletler’in temel taşlarından birini oluşturuyor. Bazı üyeler bunu büyük bir engel diğerleri ise gereklilik olarak görüyor.

İran Cumhurbaşkanı’nın bir toplantıda yaptığı alaysı konuşma ise her şeyi açıkca ortaya döküyor:

“Güvenlik Konseyi üyelerinin bazılarının elindeki veto yetkisi çok da meşru bir şey değil. İşte bu yüzden Güvenlik Konseyi dünya üzerinde barışı garanti altına alamıyor, adaleti sağlayamıyor.”

Adrian Lancashire, euronews:
Uluslararası ilişkiler profesörü Charles Kupchan programımıza katıldığınız için teşekkür ederiz.

Birleşmiş Milletler (BM) tüzüğü adaletin sağlanması ve savaşların engellenmesinden bahsediyor. BM bunu hala yapabiliyor mu?

Charles Kupchan:
“Bence gündelik hayatta çok öne çıkarılmasa da Birleşmiş Milletler’in birçok çalışmaya imza attığının unutulmaması çok önemli. Çünkü dünya genelindeki barışı koruma misyonları, mültecilere yiyecek ve kalacak yardımı, sağlık, gıda ve temiz su konusundaki çalışmalar gerçekten çok büyük bir öneme sahip. Tüm bunların yanında New York’ta bu hafta yapılanlar konusunda BM büyük bir başarıya imza attı. Suriye’deki iç savaş, Filistin-İsrail sorunu ve İran ile ilişkiler gibi çok önemli konularda BM ideal bir noktada. Çünkü burası küresel bir forum olduğu için herkes burada bulunuyor. Fakat BM’nin büyüklüğü sorumluluk sahibi olmasını da gerektiriyor.”

euronews:
“Güvenlik Konseyi’nin genişlemesini isteyen ülkeler küresel anlamda çok önemli aktörler. Almanya ve Japonya Konsey’in çok uzun süredir dışında bulunuyor. Bu iki ülke ile Hindistan ve Brezilya’nın daimi üye olmaları durumunda organizasyona ne gibi katkıları olabilir?”

Charles Kupchan:
“Bence sorun genişleme konusundaki bir anlaşmazlıktan kaynaklanmıyor. Asıl problem, katılacaklar üzerinde ortak bir siyasi zemin bulmada yoğunlaşıyor. Çünkü bu konuda birçok kıskançlık ve sürtüşme söz konusu. Ve sanırım gelecek beş, altı sene içinde bir genişlemeye şahit olacağız. Ama bu süreçte BM’deki kıskançlıklar ve daimi üyeliğe gıpta edilmesi Konsey’de tam bir ‘ekmek kavgası’ yaşanacağını gösteriyor.”

euronews:
“Genel Kurul demokratik bir temele sahip gibi görünürken Güvenlik Konseyi ise beş büyüklere özel bir yer olarak görülüyor. Bunun devam etmesi mümkün mü?”

Charles Kupchan:
“Aslında burada meşrulukla etkililik arasında bir gerginlik söz konusu. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) yeterince meşru değil. Çünkü üye ülkelere daha fazla yetki veriyor. Ayrıca veto hakkı olan ülkeler daha da fazla yetkiye sahip. Sorunsa üye olunca daha fazla güce sahip olunmayacağı ve gücü ellerinde bulunduran ülkelerin bu güçten daha az bir şey için feragat etmeyeceği. Onlar bu nedenle buradalar ve bu yüzden veto hakları var. Bence bu gerginlik Birleşmiş Milletler’in en önemli sorunu olarak kalacak. İnsanların, ‘meşruluğu artırmak’ gibi bu sorunu çözmek ve genişlemeyi engellemek için uyguladıkları yöntemler işe yaramıyor. Yapının zarar görmesine yol açıyor. Yani masada çok fazla üye olması uzlaşıyı zorlaştırıyor.“

euronews:
“İsrail üzerinde etkili olabilecek kararlar ve diğer birçoğu gibi asla alınmadı. İran’ın nükleer silahlanmasının kanıtlanması durumunda bu ülkeye olası bir saldırıyı engelleyecek uluslararası bir uzlaşı söz konusu mu?BM bunu yapmaktan aciz mi?”

Charles Kupchan:
“Birleşmiş Milletler’de İran’a karşı bir askeri operasyon için uzlaşıya varılması çok zor görünüyor. Bu yüzden de, İran’ın nükleer silaha sahip olmasını engellemek için askeri bir operasyona başvurulmasının akıllıca ya da gerekli olup olmadığı konularında hem Genel Kurul hem de Güvenlik Konseyi’nde büyük bir bölünmüşlük söz konusu. Bu, Birleşmiş Milletler’in ‘kırıldığını’ mı gösteriyor? Hayır. Çünkü bu her zaman bir sorundu. Kosovo üzerinde ya da Irak’a müdahale konusunda da aynı sorunla karşılaştık. Belirli bir açıdan bakıldığında bunlar Birleşmiş Milletler’in içine işlemiş sorunlar.”

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Rusya, Kuzey Kore'ye yaptırımları izleyen panelin yenilenmesini veto etti

Gazze'de çocukların tedavi edildiği hastaneye giden yabancı doktorlar 'dehşete kapıldı'

Haiti'de kaos: Başbakan Henry, geçici başkanlık konseyi kurulduğunda istifa edecek