Basın özgürlüğü: AB Türkiye'yi gözden mi çıkarttı?

Basın özgürlüğü: AB Türkiye'yi gözden mi çıkarttı?
By Chris Harris
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

Türkiye’nin basın özgürlüğü karnesi bir türlü düzelmiyor. İktidarı eleştiren gazeteciler hapse girme, yüklü miktarlarda tazminat ödemeye mahkum

REKLAM

Türkiye’nin basın özgürlüğü karnesi bir türlü düzelmiyor. İktidarı eleştiren gazeteciler hapse girme, yüklü miktarlarda tazminat ödemeye mahkum edilme ya da işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya iken, ülke artık bir de gazete baskınlarıyla gündeme geliyor.

Bu konuda Türkiye’yi sert bir dille eleştirenlerin başında ise Avrupa Birliği (AB) var. AB, üye olmak olmak isteyen Türkiye’nin, en azından temel hak ve özgürlükler konusunda müşterek bir anlayışa sahip olmasını bekliyor.

İstanbul Politikalar Merkezi’nden (IPM) Kıdemli AB Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Aktar, euronews’e yaptığı açıklamada Türkiye’de basın özgürlüğünün hiç olmadığı kadar kötü bir dönemde olduğunu dile getirdi.

Türkiye’de basın özgürlüğü ne kadar kötü?

Cengiz Aktar’a göre,“internet ve yazılı basın özgürlüğünde özellikle son iki yıl tam bir felaket. Dokuz televizyon kanalı kapatıldı ya da kapanması için baskı yapıldı. Birçok gazeteye de hükümet tarafından el konuldu.”

180 ülke içerisinde149’uncu sırada

Merkezi Paris’te bulunan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması’nda Türkiye’nin 180 ülke içerisinde149’uncu sırada yer aldığını belirtiyor. RSF ya da Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) gibi birçok bağımsız örgüte göre Türkiye’de özellikle son birkaç yılda basın ve basın çalışanlarına uygulanan baskılar gün geçtikçe artmakta.

Daha önce yaptığı açıklamalarda Cumhuriyet Gazetesi’ne yapılan baskını kınayarak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhuriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’a yönelik tehdidinin kabul edilemez olduğunu belirten RSF Doğu Avrupa ve Orta Asya Sorumlusu Johann Bihr’in şu sözleri kayda değer; “Bugün Türkiye’de basın özgürlüğü için en büyük sorun, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın otoriter eğilimi”

Özellikle Gezi süreci ve 17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet operasyonlarında, hükümete yönelttiği eleştiriler sonucunda görevine son verilen gazeteciler de bu otoriter eğilime bir örnek olarak gösterilebilir.

Gezi olaylarından bu yana iktidarın, bilinmesinde kamu yararı olan konularda halkın bilgilenme hakkını ayaklar altına aldığını savunan Bihr ayrıca terör örgütü PKK’ya karşı yürütülen operasyonlara değinerek, “Gazetecilerin orada yaşanan çatışmaları görüntülemesi yasaklandı. Her hafta orada olup bitenleri bildirmek isterken gözaltına alınan gazeteciler var” şeklinde konuştu.

Sosyal medyanın özgürlüğü de Türkiye’de tartışma konusu. Türkiye’de İletişim özgürlüğün en temel alanlarından biri olması gereken sosyal medyada dile getirdikleri görüşleriyle nedeniyle kovuşturmaya uğrayan yüzlerce kişi var.

Türkiye’nin AB üyeliği derin dondurucuya mı girdi ?

1999’dan bu yana AB üyeliğine aday olup, 2005’ten bu yana ise katılım müzakerelerini yürüten Türkiye geçtiğimiz gün Brüksel’de AB liderleriyle mülteci krizine çözüm bulmak umuduyla bir araya geldi.

Müzakereler Zaman Gazetesi’ne yapılan olaylı kayyum atamasının hemen ardından gerçekleşti.
AB Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Aktar, AB liderlerinin Brüksel’de Zaman’a baskın konusunda sözlü açıklamaların ötesine geçememesini eleştiriyor: “AB’nin Türkiye’de olup bitenlere gözlerini kapatması, bana ve Türkiye’deki diğer liberallere, Avrupa’nın Türkiye Cumhuriyeti’nin gelecekteki üyelik fikrini tamamen gündeminden çıkardığını gösteriyor. Yoksa Ankara’ya bir uyarı söz konusu olur, bu durumun Avrupa’nın değerlerine karşılık gelmediği ifade edilirdi. Bence uzun süredir Hıristiyan Demokratlar ya da Fransa’da Sarkozy gibi birçok zümre ve kişi, üyelik mevzusuna son veren Erdoğan hükümetinden oldukça memnun. Aksi takdirde Türkiye’nin üyeliği onları mutsuz edecekti.”

Avrupa’nın mülteci krizinde Türkiye’ye olan ihtiyacı onu körleştiriyor

RSF Doğu Avrupa ve Orta Asya Sorumlusu Johann Bihr de AB’yi eleştirmeden geçmiyor. Ona göre Birliğin Erdoğan’a karşı sesini yükseltmemesinin nedenlerinde biri de mülteci krizinde Ankara’nın üstlendiği rol. Bihr’in şu sözleri durumu özetlemeye yetiyor; “Şu sıralar Erdoğan’ın mülteci krizi üzerinden AB’ye şantaj yapması, basit bir dille korkunç.”

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

HRW'den Ankara'ya suçlama: Suriye'de Türkiye'nin kontrolündeki bölgelerde hak ihlalleri yaşanıyor

ABD'nin yeni yaptırım tehdidi Türk-Rus ticaretini nasıl etkiledi?

Bakan Yerlikaya: Maden ocağındaki işçilerin 5'i konteyner, 4'ü araç içerisinde