Yeni bir araştırmada kanser hastaları için kemoterapinin damar yolu yerine deri altından uygulanabilmesine dair umut vadeden sonuçlar elde edildi.
REKLAMYeni bir araştırmaya göre kanser tedavisinde kemoterapi sürecini kolaylaştırmak için "deri altı enjeksiyonu" yöntemi üzerinde duruluyor.
Kanser tedavisi bugün çoğunlukla hastaya damar yoluyla kemoterapi verilmesine dayanıyor. Bu yöntem hasta üzerinde yorucu yan etkilere yol açarak hastanede yatışı gerektiriyor.
Amerikan Kimya Derneği Dergisi'nde (Journal of the American Chemical Society) salı günü yayımlanan bir araştırma, mevcut kemoterapi sürecinin basitleştirilmesine ilişkin önemli yenilikler sunuyor.
Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerle desteklenen araştırma, kemoterapinin kanser hastalarına damar yolu yerine deri altı enjeksiyonuyla uygulanma ihtimaline ilişkin umut vadeden sonuçlar ortaya koydu.
Deri altı enjeksiyonu yöntemi hasta için damar yoluna göre çok daha rahat olsa da bugün çoğunlukla uygulanması mümkün görünmüyor. Bunun nedeni kemoterapinin içerdiği etken maddelerin son derece saldırgan ve deri altında birikme yapma eğiliminde olması. Toksik maddeler deri altında birikerek doku ölümlerine neden olabiliyor.
Öte yandan araştırmacılar bu sorunun üstesinden gelmek için yeni bir yaklaşım geliştirdi. Kemoterapide sıklıkla kullanılan çözünürlüğü düşük agresif etken madde Paklitakseli suyla yüksek çekime sahip bir polimerle birleştiren araştırmacılar, kansere karşı bir çözünür elde etmeyi başardı. Böylece maddelerin uygulandığı bölgede toksik etki göstermeden deri altındaki dokudan kan dolaşımına hızla geçebilmesi sağlandı.
Çalışmanın baş araştırmacısı, Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi Araştırma Direktörü Julien Nicolas, "Kemoterapi kalifiye personel, hastaneye yatış gibi lojistik kısıtlamaları var ve maliyeti yüksek. Bu yeni yaklaşımın başlıca faydası kemoterapiyi kolaylaştırması olacak. Hasta belki de evinde kemoterapi alabilecek. Bu da hastanın konforunu artıracak." şeklinde konuşuyor.
Hayvanlı deneylerde umut vadeden sonuçlar elde eden çalışmanın, insanlar üzerindeki etkisini de kanıtlaması gerekiyor. Araştırmacılar konuya eğilmek için Imescia isimli bir start-up kurdu ve 2024 yılında klinik deneylere başlamayı planlıyor.