NewsletterHaber BülteniEventsEtkinliklerPodcasts
Loader
Bize Ulaşın
REKLAM

Bahçeli'den 17-25 Aralık süreci açıklaması: 15 Temmuz FETÖ ihanetinin kuluçka evresi

'17-25 Saati' sağ üstte görüntüleniyor (Ekran görüntüsü MHP'nin resmi X hesabından alınmıştır)
'17-25 Saati' sağ üstte görüntüleniyor (Ekran görüntüsü MHP'nin resmi X hesabından alınmıştır) © Cleared
© Cleared
By Euronews
Yayınlanma Tarihi Son güncelleme
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

İktidar ortaklarından MHP'nin yayınladığı videodaki saat, 17-25 Aralık süreci üzerinden AK Parti'ye verilen bir mesaj olarak algılanmıştı.

REKLAM

İktidardaki Cumhur İttifakı ortaklarından Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) Pazartesi günü resmi X hesabından paylaştığı bir videonun 17. ve 25. saniyeleri arasında, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 17-25 Aralık sürecine referansla “Pilini ben çıkarttım, 17-25’e sabitledim, hesabının sorulması vaadimizden asla geri adım atmayız,” dediği saat gösterilmişti.

Konuyla alakalı olarak Bahçeli, Salı günü resmi X hesabından bir açıklama yaptı.

"17-25 Aralık emniyet ve yargı darbe süreci, 15 Temmuz FETÖ ihanetinin kuluçka evresidir. 15 Temmuz işgal teşebbüsünün çatısı 17-25 Aralık süreciyle örülmüştür" diyen Bahçeli, "Bu nedenle FETÖ’nün ne 15 Temmuz silahlı kalkışmasını ne de 17-25 Aralık kumpasını hatırımızdan ve gündemimizden çıkarmak mümkün değildir. Ayrıca doğru da değildir" ifadelerini de kullandı.

MHP'nin henüz hala muhalefet saflarında yer aldığı, Gülen yapılanması ile Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) arasındaki bağların tamamen kopmasına neden olan 17-25 Aralık 2013 sürecinde Bahçeli, düzenlenen "yolsuzluk operasyonları"nı desteklemiş ve "hesabının sorulacağını" vurgulamıştı.

Bahçeli'nin gerek kullandığı aksesuarlarla, gerek MHP hesabından yayınlanan kimi videolarla sembolizmi sık sık kullandığı bilindiğinden ötürü, Fenerbahçe Başkanı Ali Koç'un ziyaretiyle alakalı bu paylaşım özellikle X'te gündem olmuştu.

Paylaşım, iktidarın diğer ortağı AK Parti'ye bir gönderme olarak algılanmıştı.

Tam olarak 17. ve 25. saniyeleri arasında kesintisiz olarak "17-25 saatinin" gösterildiği video şu ana kadar 1,4 milyondan fazla kez izlendi.

2013 yılında muhalefet içinde yer alan MHP, AK Parti ile ittifaka girdiğinden bu yana yaptığı paylaşımlarda saate hiç yer vermemişti. Uzun yıllar sonra saatin bir MHP videosunda, tam da 17. ve 25. saniyeler arasında gösterilmesi özellikle sosyal medyada sıkça tartışıldı ve son dönemde sıkça tartışılan Cumhur İttifakı'nda bir "çatlak" olduğu iddiasını tekrar gündeme getirdi. Bahçeli'nin oluşan gündem üzerine yaptığı açıklamada da "çatlak" vurgusu vardı.

Bahçeli yaptığı açıklamada ayrıca, "Şunu da özellikle ve tekraren hatırlatmalıyım ki, küresel internet platformlarının, sosyal medya mecralarının, organize çıkar gruplarının, bazı gazete ve televizyonların (özellikle Halk Tv) Cumhur İttifakı’nda çatlak varmış gibi yaygara koparmaları hüsran içinde hayal kırıklığına uğramaya mahkumdur. Elbette bu odaklarla günü geldiğinde hesaplaşmak kaçınılmazdır" ifadelerini kullandı.

17-25 Aralık süreci, Türkiye'de bir kesim tarafından yolsuzluk operasyonu olarak, bir kesim tarafından da hükümeti devirme teşebbüsü olarak tanımlanan ve 7 Şubat 2011 Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) kriziyle başlayan AK Parti-Gülen yapılanması çatışmasının resmiyete döküldüğü zaman dilimini ifade ediyor.

17 Aralık 2013 sabahı, "rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık" gibi suçlamalarının yöneltildiği çok sayıda kişi, dönemin Cumhuriyet Savcısı Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç'in talimatı ile gözaltına alınmıştı.

Dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili Zekeriya Öz'ün koordine ettiği operasyonda o dönemdeki İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, işadamları Ali Ağaoğlu, Reza Zarrab ve Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir'in de aralarında yer aldığı 89 kişi gözaltına alınmıştı.

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, soruşturmayı hükümeti ve ekonomiyi hedef alan siyasi bir operasyon olarak değerlendirmişti.

Hükümet yetkilileri yaptıkları açıklamalarda, operasyonun arkasında Gülen yapılanmasının olduğunu iddia ederek, devleti ele geçirmeye çalışan bir "paralel yapı" olduğunu öne sürmüştü.

8 Aralık 2013'te İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma dosyasının geniş olduğu ve fazla iş yükü gerektirdiği gerekçeleriyle, soruşturmaya ek iki savcı daha atamış ve savcılar arasındaki herhangi bir ihtilaf durumunda soruşturmaya ilişkin kararların 2'ye 1 çoğunlukla alınması talimatını vermişti.

REKLAM

25 Aralık'ta Savcı Muammer Akkaş yolsuzluk ve rüşvet iddiasıyla başlattığı soruşturma kapsamında dönemin Başbakanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan'ı da şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırmak üzere bir belge hazırlamış ancak Emniyet Müdürü Selami Altınok, gözaltı ve arama talimatını, gerekçe ve delillerinin yetersizliği nedeniyle geri çevirmişti.

17-25 Aralık sürecinden bir yıl sonra, Gülen yapılanmasına bağlı oldukları iddia edilen Zekeriya Öz, Muammer Akkaş, Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç görevden alınmıştı.

Gülen yapılanması, 1999 yılından bu yana Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) yaşayan Fetullah Gülen tarafından yönetiliyor ve Türkiye'de "Fetullahçı Terör Örgütü / Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY)" olarak tanımlanıyor.

Şeffaflık konusunda ilk günden beri pek çok eleştirinin hedefinde olan Gülen yapılanması, Türk hükümeti içinde bir "paralel yapı" kurmakla, sınav sorularını çalmakla, yapılanmaya sert eleştiriler yönelten Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nu öldürmekle, Yarbay Ali Tatar'ın intihar etmesine neden olan Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy ve Askeri Casusluk gibi "kumpas davaları" düzenlemekle, Hrant Dink suikastini gerçekleştirmekle, 15 Temmuz 2016 darbe girişimini organize etmekle ve pek çok diğer kriminal eylemle suçlanıyor.

REKLAM

Grubun lideri Gülen, bütün bu suçlamaları reddediyor. Bununla beraber, Nurettin Veren'den Gülen'in öz yeğeni Ebuseleme Gülen'e kadar pek çok itirafçı yapılanmayı eleştiriyor ve bu suçlamalarda doğruluk payı olduğunu belirtiyor.

Yapılanma hakkındaki ilk dava 1999 yılında açılmıştı. Savcı, hazırladığı iddianamede mensupların ve yapılanmanın lideri konumundaki Gülen'in "anayasal sistemi değiştirerek yerine İslami esaslara dayalı devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup, bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu" gerekçesiyle hapis istemi ile dava açmıştı.

2013 yılında AK Parti'nin Gülen yapılanmasıyla ilişkilerinin bozulmasının ve bilhassa 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından yapıya karşı açılan davalarda çok sayıda kişi cezaevine gönderildi.

Gülen yapılanmasına yakınlığı ile bilinen bazı milyarder iş insanlarının cezaevine girmemesine karşılık alt düzey mensupların cezaevine girmesi ve olağanüstü hal döneminde Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) yoluyla işlerinden edilmesi de sıkça eleştirilere konu oldu.

REKLAM

Konuyla alakalı eski AK Parti milletvekili Şamil Tayyar, bir "FETÖ borsası" olduğunu ve yeterli miktarda rüşveti veren iş insanlarının cezaevine girmediğini iddia etmişti.

Tayyar, "Milyon dolarlar dönüyor. Ben bunu söylüyorum. Evet. İtirafçı adı altında işadamlarını serbest bırakıyorlar. Türkiye’nin birçok yerinde var bu," demişti.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Fenerbahçe Göztepe maçında Ali Koç'u yere düşüren şahsa ev hapsi cezası verildi

AK Parti ve MHP mecliste çocuklar lehine sunulan diğer önergeleri reddediyor: Avukat

Bahçeli: Anayasa Mahkemesi ya kapatılmalı ya da yeniden yapılandırılmalı