Suriyeli mültecilerin Ürdün'e göçü

Suriyeli mültecilerin Ürdün'e göçü
© 
By Euronews
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

Her gün yüzlerce Suriyeli mülteci Ürdün sınırından geçiyor. Savaşın şiddetinden kaçanların toplu göçü, bu bölgede gün geçtikçe daha önemli boyutlara ulaşıyor.

Reporter’ın bu bölümünde Ürdün’e iltica eden Suriyelilerin öyküsünü aktarıyoruz.

Humus’un Halidiye bölgesinden bir ailenin üyeleri yaşadıklarını şu sözlerle ifade ediyor:

“Evin yakınına tanklar geldi ve bombalamaya başladılar. Annemle birlikte hemen kaçtık. Babam sonradan bize katıldı.”

“Sahte ambulanslarla gelerek etrafımızı çevirdiler. Yaralılara yardım etmek yerine üzerimize ateş açtılar. Gözlemciler Humus’a gelerek bombardımanı durdurdular ama nişancılar yüzünden sokağa çıkamadık.”

“Şabiha milisleri geldi. Erkekleri tutukladılar. Kadınları ve çocukları tehdit ettiler. “Ya dışarı çıkın ya da sizi öldüreceğiz” dediler.”

Suriye Ürdün sınırı, Suriyeli mültecilerin öykülerine tanıklık ediyor. 5 kilometre ötede, Dera kentinde Suriyeliler isyanda. Her gün 70 ila 300 Suriyeli, yasa dışı yollarla Ürdün’e giriş yapıyor.

Ürdün’e ulaşan mültecilerin küçük bir kısmı uluslararası örgütlerce kayıt altına tutuluyor. Diğerleri ise aile dostları ve tanıdıkların yardımına başvurarak barınacak bir yer bulma çabasında. Ürdün sınırında Suriyeli toplulukların yerleşimi 100 yıllık bir geçmişe dayandığından aile bağlarını burada bulmak zor değil.

Ürdün Üniversitesi’nden Uluslararası Hukuk uzmanı Ümran Mahafza iki ülke arasındaki ekonomik ve sosyal bağın Suriyeli mültecilerin Ürdün’e yerleşebilmesinde etkili bir neden olduğuna işaret ediyor:

“Ürdün’deki kayıtlara dair veriler pek güvenilir değil; çünkü her iki tarafın verdiği rakamlar farklı. Suriyeliler Ürdün’ün her bölgesine yayılmış durumda olduğundan doğrulamakta zorlanıyoruz. Neden mi? Çünkü iki toplum arasında sıkı bir ilişki var. Sosyal anlamda, ekonomik anlamda Suriyeli ve Ürdünlü topluluklar arasında ilişkiler kuvvetli.”

Uluslararası sivil toplum örgütlerinin mültecilere ilk birkaç hafta boyunca acil yardım desteği verdiği Beşabeş ve Sanal Kent, “geçiş bölgeleri” olarak adlandırılıyor. Ürdün halkının, Suriyeli mültecilerin ağırlanmasındaki desteği de önemli ölçüde.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nden Jans Hesemann, Ürdün halkının Suriyeliler’e kucak açtığından söz ediyor:

“İlk ihtimal, Ürdün halkının misafirperliğine sığınmak. Bu insanların bir kısmı evlerde ağırlanıyor. Geçtiğimiz yıl siyasi kriz ortaya çıktığından bu yana bu seçeneğin işe yaradığını gördük. Suriyeliler evlere sığındı.
İkinci seçenek olarak, mültecilerin evlerde yer bulamaması durumunda, aileler onlara evlerini kiralamaya başladı. Geçiş bölgesi denilen bu binalar ortaya çıktı.”

Ürdün hükümeti ve sivil toplum kuruluşları, öncelikle insani, sonrasında politik nedenlerle geleneksel mülteci kamplarının kurulmasına karşı. Bu nedenle mültecilerin sayısı konusunda güvenilir verilere ulaşılamıyor. Resmi makamların verdiği sayılara dahi şüpheyle yaklaşılıyor.

Unicef temsilcisi Dominique Hyde’a göre Suriyeliler’in Ürdün toplumuna uyum sağlamasındaki en temel neden ortak bir kültüre sahip olmaları.

“Diğer ülkelerde, gerçekten geleneksel mülteci kampları bulunuyor. İnsanlar bu şekilde barınak buluyor. Ürdün’de ise bu farklı yaklaşım, Iraklı mülteciler konusunda da işe yaramıştı. Türkiye’de farklı bir dil konuşuluyor. Ürdün’de ise aynı kökenlerden insanlar var. Dolayısıyla topluma uyum sağlayabiliyorlar.”

Suriyeli mültecilerin sayısı geçtiğimiz haftalarda büyük artış gösterdi. Siyasi kriz patlak verdiğinden bu yana yaklaşık 100.000 kişinin Suriye’yi terk ettiği tahmin edilirken Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin kayıtlarına göre Ürdün’deki Suriyeli mülteci sayısı 50.000’i aştı.

Dominique Hyde, kurdukları bir merkezle çocukların savaşın kötü anılarından bir miktar uzaklaşmalarını sağladıklarını belirtiyor:

“Buraya geldiklerinde öncelikle çocukların günlük yaşama geçmesini sağlıyoruz. Yaşadıklarını unutmaları için onları oyalayacak bir merkez kurduk. Bir anda evlerini, ailelerini ve arkadaşlarını terk ediyorlar ve burada tanımadıkları bir ortama geliyorlar. Bu merkezde öğrenim görüyorlar, kötü hatıraları unutuyorlar, oynuyorlar. Bu, ailelerin de bir ölçüde huzur bulmasını sağlıyor. Aileler, sonrasında ne yapacaklarına dair bir karar vermeye zaman bulmuş oluyor.”

Fatma, 9 ay önce eşi ve çocuklarıyla birlikte Ürdün’e geldi. İsyanların başlamasıyla ülkeyi terk eden Suriyeli kadın, çocuklarını savaşın şiddetinden uzaklaştırmak için çabaladı. Başkent Amman’da, piyasaların altında bir fiyattan, 150 euroya bir ev kiraladı. Fatma, geçinmek için komşularına yemek yaparken eşi geçici işlerde çalışıyor.

Kontrolsüz sınır bölgesinden Ürdün’e ulaşan Suriyelilerin bir çoğunun resmi bir statüsü yok. Misafir olarak ülkede barınıyorlar.

Suriye ve Ürdün, mültecilikle ilgili 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi’ne imza atmadığından, mülteci statüsüne yönelik resmi bir siyaset gütmüyor.

Kudüs Siyasi Bilimler Merkezi müdürü Oraib El Rantavi, Ürdün’de mülteciler konusunun sorun yarattığına dikkat çekiyor:

“Ürdün, Irak, Suriye, Filistin’de, Orta Doğu’daki bir çok krizin ortasında. Yeni mülteci hareketlerine maruz kalmak istemiyoruz.”

Ürdün’ün, nüfusunun yaklaşık olarak %60’ını oluşturan Filistinliler için alternatif yurt oluşması riski, Ürdünlü resmi makamların tartışma konusu. Yalnızca topluluklar arası değil, mezhepler arası ayrılıklar da bir diğer önemli sorun. El Rantavi, göç akımının Arap Baharı’nın bir getirisi olduğunu savunuyor:

“Bu, Arap Baharı’nın bir yansıması. Müslüman Kardeşler’in neden olduğu bir durum. Türkiye ve Katar onlara destek veriyor. Suudi Arabistan Selefiler’i koruyor. Suriye’ye cihatçı akımı olduğuna şahit olduk. Artık Suriye onlar için bir cihat alanı.”

Suriye, Irak olma riskiyle karşı karşıya. Suriye nüfusunun bir bölümü bu tehlikenin farkında. Eşi ve altı çocuğuyla 2 ay önce Ramtha’ya sığınan Hakim, Suriye’nin Dera şehrinden geliyor. Ülkesinin laik bir tarihe ve çeşitlilik arz eden bir topluma sahip olduğunu ifade ediyor:

“Suriye’de yaklaşık 23 milyonluk bir nüfusa sahibiz. 23 milyonun içinde Sünniler, Şiiler, Nusayriler, Kürtler, Hıristiyanlar, Dürziler bulunuyor. Bizi birbirimize düşüren Beşar el Esat. Ben Sünniyim, Şiiyim, Dürziyim, Kürdüm, Hıristiyanım; hepsiyim. İnsana saygı duyan hangi dinse ona aitim.”

Suriyeli mültecilerin büyük bir kısmı gibi Hakim de gelecekte islamcı ya da köktendinci bir devlet istemiyor. Çok kültürlü ve çeşitliliğe dayalı bir toplum geleneğini söküp atmak pek olası görünmüyor. Ancak Suriye’de devam eden savaş, ülkenin bölge çapında, geniş çaplı bir mezhepler savaşının kaynağı olması riskini hatırlatmaya devam ediyor.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Görünmez işçiler: Düşük ücretlerle Avrupa çiftliklerinde sömürülen ve tehlikeye atılan insanlar

İklim değişikliği, hava kirliliği ve ekonomik zorluk üçgeninde Polonya

Kaçak göçmenler AB'ye hangi yollardan giriyor?