2007-2014 yılları arasında da Polonya başbakanı olarak görev yapan Donald Tusk, pandemi ve enflasyonla sarsılan, ciddi siyasi bölünmeler yaşayan bir ülkede Aralık 2023'te yeniden göreve gelmişti.
Polonya Başbakanı Donald Tusk, parlamentonun alt kanadı olan Sejm'de yapılan güven oylamasını 243 lehte, 210 aleyhte oyla kazandı. Oylamada çekimser oy kullanılmadı.
Tusk, 1 Haziran’da yapılan ve yakın müttefiki Rafał Trzaskowski’nin muhafazakâr Karol Nawrocki’ye yenildiği cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimlerinin ardından güven oylaması talebinde bulunmuştu.
ABD Başkanı Donald Trump’ın da desteklediği Nawrocki, görev süresi dolan ve Tusk’un reform girişimlerini sık sık veto eden Hukuk ve Adalet (PiS) partisi destekli mevcut Cumhurbaşkanı Andrzej Duda’nın yerini alacak.
Oylama öncesinde parlamentoda konuşan Tusk, “Bu geçici duygulara bakmaksızın, benimle, hükümetle ve her şeyden önemlisi seçmenlerimizle birlikte ileri gitmeye hazır olan herkes bugün hükümetimize güven oyu vermeli,” dedi.
Tusk, uzun süredir Trzaskowski’nin zaferini, Duda’nın vetolarının yarattığı kurumsal çıkmazı kırmanın anahtarı olarak görüyordu. Ancak şimdi, hükümetinin yasama önceliklerine açıkça karşı çıkan, milliyetçi muhalefetle aynı çizgide olan yeni bir cumhurbaşkanıyla karşı karşıya.
Tusk şöyle konuştu: “Gerçeklere gözümüzü kapatamayız. Polonya ve seçmenlerimiz için önerdiğimiz değişiklikleri kabul etmekte isteksiz olan bir cumhurbaşkanının yerine, bu değişikliklere en az onun kadar isteksiz bir cumhurbaşkanı geliyor.”
Ancak Tusk, Trzaskowski’nin kıl payı yenilgisinin, kendi görüşlerini paylaşanların hâlâ güçlü bir desteğe sahip olduğunu da gösterdiğini savundu.
Seçim sonucu, merkez sol ile merkez sağ arasında geniş bir yelpazeye yayılan ve kampanya vaatlerini yerine getirmekte zorlanan mevcut koalisyon hükümetini daha da sarstı. Bu vaatler arasında Polonya’nın kürtaj yasalarının düzenlenmesi ve eşcinsel birlikteliklerin yasal hale getirilmesi de bulunuyordu.
Tusk, Trzaskowski'nin kaybından kısmen sorumlu tutuldu. Koalisyon ortakları arasında, Tusk ile devam edip etmemenin ya da koalisyonun çökme riskini almanın daha iyi olup olmadığı konusunda tartışmalar yaşanıyor. Bazı isimler yeni bir başbakan atanmasını bile önerdi.
Tusk'un 2027'nin sonlarında yapılması planlanan bir sonraki parlamento seçimlerine kadar neler başarabileceği ve koalisyonun o zamana kadar ayakta kalıp kalamayacağı da soru işareti. Bu süreçte aşırı sağın yükselen popülaritesi dikkat çekiyor.
Polonya medyası ve siyasi analistler, 68 yaşındaki Tusk’un siyasetteki yolunun sonuna yaklaşıp yaklaşmadığını tartışıyor.
Tusk ise, "Zaferin tadını da biliyorum, yenilginin acısını da; ama teslim olmayı bilmem," dedi.
Tusk, yeni bir başlangıç için Temmuz ayında hükümette "yeni yüzlerin" yer alacağı bir yeniden yapılanma planı açıkladı.
Haziran ayında bir hükümet sözcüsünün atanacağını da duyurdu. Bu adım, koalisyonun birleşik bir mesaj vermek için iletişim mekanizmasına ihtiyaç duyduğunu kabul etmesi anlamına geliyor.
Şu ana kadar Tusk, politikalarını halka sosyal medya ve basın toplantıları aracılığıyla doğrudan kendisi anlatmayı tercih ediyordu.
Tusk, 2007-2014 yıllarında Polonya Başbakanı, 2014-2019 yılları arasında ise Avrupa Konseyi Başkanı olarak görev yaptı. 2023 Aralık ayında yeniden başbakan olduğunda, pandemi, enflasyon ve derin siyasi bölünmelerle boğuşan bir Polonya devraldı.
Bu bölünmeleri gösteren bir işaret olarak, Çarşamba günü yapılan konuşmasında meclis salonunun yarısı boştu; sağcı PiS partisi milletvekilleri Tusk’un konuşmasını boykot etti. Tusk, onların yokluğunun ulusa saygısızlık olduğunu söyledi.
Polonya’nın parlamenter sisteminde esas güç parlamento ve onun seçtiği hükümette olsa da, cumhurbaşkanı yasaları veto edebilir ve ülkeyi uluslararası alanda temsil edebilir.