"Bektaşi insan demektir. Biri insan değilse, Bektaşi olamaz"

"Bektaşi insan demektir. Biri insan değilse, Bektaşi olamaz"
By Euronews
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

Arnavutluk'un başkenti Tiran'da yeniçerilere uzanan bir geçmişi olan Bektaşiliğin kalbi Dünya Bektaşiler Merkezi'nden izlenimler

REKLAM

Bizi karşılayan derviş beklememiz gerektiğini söyledi: "Hazretleri bugün beklenmedik bir misafir ağırlıyor dedi ve ekledi "Tekkemize her gelen hoş gelir." Bu arada bize birer fincan Türk kahvesi ve birer bardak rakı ikram etti. 12 imamın siyah beyaz fotoğrafı duvarda asılıydı. Arnavutluk'un başkenti Tiran'da Dünya Bektaşiler Merkezi'ndeyiz.

İslamiyetin tasavvufi tarikatlarından olan Bektaşiliğin Arnavutluk'ta yeniçerilere uzanan bir geçmişi var. Sufi inancı geleneksel İslami kurallara riayet edilmesini gerektirmiyor. "Bektaşi inancı içki içmeye izin verir" diye anlatıyor derviş. "İçki insanın gerçek karakterini açığa çıkarır." Bektaşi mezhebi erkek ve kadınların ayrı ortamda olmasını gerektirmez, kadınların başörtüsü takması da gerekmez. Ayrıca Bektaşi tekkesi camiden farklıdır, minareleri yoktur ve içinde Babalar gömülüdür. Bektaşilik her daim gelişen bir inançtır, yakın dini topluluklarla değişim ve yüzleşmeye önem verir.

Ancak bu hoşgörü Bektaşileri zulümden korumadı ve yüzlerce yıldır, inananlar kendilerini Hristiyan, Müslüman ya da ateist her kesimden baskı altında buldu.

Baba Mondi adıyla bilinen Edmond Brahimaj yani Dedebaba, tarikatın ruhani lideri. Geçen yıl İnsanlığı Önemsiyoruz (We care for Humanity) adlı bir sivil toplum kuruluşu tarafından Birleşmiş Milletler'in New York'taki merkezinde düzenlenen bir törenle küresel onur ödülü aldı.

Baba Mondi

"Her şeyden önce Bektaşi insan demektir. Biri insan değilse, Bektaşi olamaz" diyor Dedebaba huzuruna çıktığımızda. "Biz toplumumuzu barış, sevgi ve karşılıklı saygı üzerine kurduk."

Peki böyle bir öğreti dinsel şiddetle yaralanan dünyaya nasıl uyum sağlıyor? Bektaşi inancına göre bireyin kendi hareketlerinden sorumlu olduğunu anlatan Dedebaba, Bektaşiliğin kişisel eylemler için başka bir mezhep ya da kutsal metne işaret etmediğini ve bu nedenle Allah adına terör eylemi gerçekleştirenlerin gerçek bir Bektaşi inananı olarak görülmediğini söylüyor.

"Biz insanlığın karşısındaki üç büyük düşmanı iyi biliriz. Birincisi cehalet, sonra yoksulluk ve bu genellikle siyasi durumdan kaynaklanır, son olarak da kişisel ego, egoizmdir. İnsanlar birbiriyle işbirliği içinde olursa, bu üç etkenle mücadele edebilir ve onları yok edebilir." diye açıklıyor Baba Mondi.

Tiran'daki tekkenin içi

Röportajımız bittiğinde Dedebaba bizlerle bir fotoğraf çektirmek istedi. Sonra bize birer meyve sundu ve kapının ardından kayboldu. Bize park yerine kadar eşlik eden dervişe "Sen domuz yer misin?" diye sordum.

"Bir kere denedim ama sevmedim. Bu dini inançla alakalı değil, biz Bektaşiler her zaman seçimimizde özgürüzdür. Ben tadını fazla sevmedim." diye yanıtladı.

Ülkenin güneydoğusunda, Tiran'da yüzaltmış kilometre uzaklıkta bulunan Görice yakınlarındaki Melçan Tekkesi'nde Baba Sadık'la görüşmeye gidiyoruz. Tekkenin bulunduğu tepeden aşağıdaki ovanın manzarasına bakarken, derviş bize müritlerinin Baba Sadık'ı nasıl gördüklerine dair bir bakış açısı sundu.

Baba Sadık

"Baba kendisi hakkında konuşmayı sevmez, ama topluluğumuz için sayısız mucize gerçekleştirdiğini bilmeniz gerekir." diyor derviş. "Aziz Pio kaç mucize gerçekleştirdi? ya da Rahibe Teresa? Dört, belki beş. Ama Baba Sadık sayesinde 500'den fazla çocuk sahibi olamayan aile bebek mutluluğu yaşadı, onun ruhu büyüktür."

Baba Sadık'la küçük bir odada görüşüyoruz. Odanın yeri sert bir halıyla kaplı ve ibadet edenler ruhani liderleriyle gerçekleştirdiğimiz röportajdan çok heyecanlanmış görünüyor. Onlar için onun söylediği her söz aydınlatıcı; bilgelik ve tefekkürün keşfedilmemiş yollarını ortaya çıkarabilir.

Melçan Tekkesi

Baba Sadık sorularımızı yanıtlarken ellerini hipnotize edercesine havada hareket ettirerek sigara içiyor. Bizi Bektaşiliğin tarihçesinde gezdirirken, her zulüm dalgasına atıfta bulundukça odadakiler usulca onaylıyor.

Bektaşi Tarikatı Türkiye'de 1925 yılında tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması üzerine Arnavutluk Kralı Zogu'nun desteğiyle 1929'da Tiran'da merkezini kurdu. Ancak merkezin ömrü kısa oldu. İkinci Dünya Savaş'nın ardından ülkenin başına geçen Enver Hoca'nın Arnavutluğu dünyanın ilk ateist ülkesi haline dönüştürmesi sonucunda "Bektaşi babalar ve dervişler de, hapis, işkence ve kürek cezasında acı çeken papazların, imamların ve diğer din adamlarının kaderini paylaştı" diye anlatıyor Baba Sadık titreyen bir sesle.

Arnavutluk'ta din yasağı resmi olarak 1990'da kaldırıldı ve Bektaşiler hükümetin onayına ve desteğine kavuştu. Ancak komşu Makedonya'da Sünni grupların etkinliğinin daha belirgin hale gelmesi nedeniyle Bektaşilerin dini ibadetleri yine tehdit altında. Kalkandelen'de 16. yüzyıldan kalan bir tekke kulelerinden birinin minareye çevrilmesiyle camiye dönüştürüldü ve ibadet edenler arasında ayrımcılık başlattı. Ancak Bektaşi toplumu bu durum karşısında sessiz kalmadı. Olaydan sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne ve Birleşmiş Milletler nezdinde girişimler başlattı.

Bu haberlerimizi de ilginizi çekebilir:

Bulgaristan'ın ekonomisi hızla büyüyor

Başörtüsünü, burkayı ve nikabı hangi Avrupa ülkeleri yasakladı?

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Video | İngiliz semazen Cemal'in Londra'dan İstanbul'a uzanan yolculuğu

Makedonya ve Arnavutluk'un AB tam üyelik müzakereleri 1 yıl ertelendi

Fransa'da Elysee Sarayı'nda Hanuka kutlaması laiklik tartışmalarına neden oldu