Suriyeli kız çocukları Türkiye'de cinsel istismarın en büyük mağduru oldu: Artış yüzde 736

Suriyeli kız çocukları Türkiye'de cinsel istismarın en büyük mağduru oldu: Artış yüzde 736
© Emin Mengüarslan/AA/ArşivEmin Mengüarslan
By Menekse Tokyay
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

Türkiye'de mülteci kız çocuklarına yönelik mülteci çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarında yıllar içerisinde çarpıcı bir artış yaşanıyor.

REKLAM

Türkiye'de cinsel şiddet mağduru mülteci çocuk sayısının 2017'de yüzde 736 artarak bin 421'e yükseldiği ortaya çıktı. Cinsel istismara uğrayan mülteci kız çocuklarının yüzde 90'ını ise Suriyeliler oluşturdu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi tarafından İçişleri Bakanlığı’nın verileri kullanılarak hazırlanan yeni bir raporla, Türkiye’nin kanayan yarası “cinsel saldırıların” yeni hedef grubunun mülteci çocuklar olduğu gözler önüne serildi.

Türkiye’de cinsel istismara uğrayan mülteci çocukların yüzde 90’ını kız çocukları oluşturdu. Bu rakam, cinsel şiddete maruz kalan Türk vatandaşı kız çocuklarının sayısındaki önlenemeyen yükselişle de paralel bir artış sergiliyor.

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün son verilerine göre Türkiye’de geçici koruma altında bulunan Suriyelilerin yüzde 47’si 18 yaşından küçük. Dolayısıyla, Türkiye 1 milyon 721 bin 717 çocuğa ev sahipliği yapıyor ve bunların da yüzde 84’ü yani 1 milyon 446 bin 139’u ise 15 yaşından küçük. “Yabancı Uyruklu Çocuklara Yönelik Cinsel Suç Atlası” adlı rapor, Türkiye’de cinsel saldırıya uğrayan mülteci çocuk sayısının 2014-2017 yılları arası dönemde 2 bin 792 olduğunu, 2014 yılında 170 mülteci çocuk cinsel şiddet mağduruyken bu rakamın 2017 yılında yüzde 736 düzeyinde arttığını ve 1421’e yükseldiğini ortaya koyuyor.

2016 yılında ise bu rakam 916 idi. Rapor, İçişleri ve Adalet Bakanlığı tarafından TUİK’e sunulan “Suça Sürüklenen ve Suç Mağduru Çocuklar” verilerinden derlendi.

Yüzlerce yabancı uyruklu çocuk cinsel suç mağduru

2017 yılında haftalık olarak cinsel saldırıya uğrayan mülteci kız çocuğu sayısı ise 25 olarak belirtiliyor.

Aynı rapora göre, 2017 yılında cinsel şiddet mağduru olan toplam çocuk sayısı, 2016 yılına oranla yüzde 43 oranında artış gösterirken, İçişleri Bakanlığı verilerine bakıldığında 2016 yılında cinsel suç mağduru olan yabancı uyruklu çocuk sayısı 992 idi.

2014-2017 yılları arasındaki dönemde mülteci kız çocuklarının en fazla cinsel şiddete uğradığı kent ise, Ekim ayı verilerine göre nüfusunun yaklaşık üçte birinin mültecilerden oluştuğu ve 440 bin 336 mülteciye ev sahipliği yapan Hatay. Hatay’ı Mersin, Gaziantep, İstanbul, Bursa, Kilis, İzmir, Konya, Adana ve Urfa takip ediyor.

"Refakatsiz" çocuklar sorunu

Öte yandan, savaştan “refakatsiz” olarak gelen mülteci çocuklara dair rakamlara erişim mümkün olmadığı için bu tablo söz konusu çocukların durumunu kapsamıyor.

İlgezdi, euronews Türkçe’ye yaptığı açıklamada, “Suriyeli sığınmacıların yalnızca yüzde 2’si devlet kontrolü altında olan Geçici Barınma Merkezlerinde ikamet ediyorlar. Yani milyonlarca çocuk, ebeveynleri ya da kendilerini ebeveynleri olarak tanıtan ancak bu ifadenin doğruluğunu kesin olarak bilemeyeceğimiz diğer göçmenlerle birlikte kentlere yayılmış durumdalar,” diyor.

Ancak İlgezdi, “Bu veriler buzdağının görünen yüzüdür,” diyor ve ekliyor: “Sadece kayıt altına alınan suçlardan ve mağdurlara ilişkin verilerden oluşmaktadır. Bir de korktuğu, çevresinden baskı gördüğü için sustuğunu bildiğimiz çocukların ve kadınların varlığını da göz önünde bulundurursak, önümüzdeki tablo daha da korkunç bir hale geliyor.”

İstismarın bir boyutu da elbette çocuk yaştaki Suriyeli mülteci kızlarla yapılan evlilikler. Türkiye’de 3,5 milyon çocuğun Medeni Kanun’a uygun olan 17 yaştan önce evlendirildiği düşünüldüğünde, sorun daha çetrefilli bir hal alıyor.

Arnavutköy'de kiracısı olan ailenin 14 yaşındaki Suriyeli kız çocuğunu kaçırdığı ve tecavüz ettiği iddia edilen Cafer Ç.’nin tutuklanmasının ardından, küçük kızın, bir süre önce Cafer Ç. ile dini nikahla evlendirildiği ortaya çıktı.

O dönemki ismiyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından yapılmış “Suriyeliler İle Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları Arasındaki Evlilik İlişkileri Araştırması 2016” raporuna göre; Suriyeli aileler “namus” ve “güvenlik” endişeleri nedeniyle kız çocuklarını bu tür evliliklere yönlendirirken, Suriye’de çok eşli ve erken yaşta evliliklerin toplumsal olarak kabul edilen olgular olması Türkiye’de bu tür ilişkilerin devamlılığına neden oluyor.

Rapor, bu evliliklerde aşiret kültürünün etkisi ve imam nikahı kıyacak dini personelin çok eşliliğe alan açması da eleştiriliyor.

İmam nikahı faktörü

İlgezdi, “Ne yazık ki bu raporun üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen, somut adım atılmadı. Atılmadığı gibi de Türkiye’de resmi nikah kıyılmadan imam nikahı kıyılması suç olmaktan çıkartıldı, bir bakıma alan açıldı” diyor:

“Hala tecavüzcüsüyle evlendirilen çocukların mağduriyetine şahit oluyoruz. Çocukların erken yaşta evlendirilmesi gerektiği yönünde “fetva” verenlerin yargı tarafından korunduğunu, ceza almadıklarını ve cezasızlık kültürü yaygınlaştıkça da istismar ve şiddet vakalarının yaygınlaştığını görüyoruz.”

Çocuk hakları konusunda uzman avukat Seda Akço, “Çocukların yetişkinlerle evlendirilmeleri çok yönlü bir istismar. Çocukların çocuklar ile evlendirilmeleri de çocuk gelişimine zarar verici bir eylemdir ve ebeveynlerin çocukları evlendirmelerinin de bir istismar olduğunu söyleyebiliriz” diyor.

REKLAM

Euronews Türkçe’ye konuşan Akço, hukuksal açıdan oluşan gri alanlara da dikkat çekiyor: “Türk vatandaşı olmayan kişiler bakımından evlenme yaşına ilişkin olarak hangi hukukun uygulanacağı tartışma konusu oluyor. Medeni hukuk ve ceza hukuku bakımından devletler özel hukukunun prensipleri farklı. Çocuk istismarı bir suçtur ve bu nedenle bulunulan ülke hukuku olarak Türk hukuku uygulanacaktır.”

Mülteci çocukların istismardan korunması konusunda ise, Akço, öncelikle herkesin ve çocukların önleyici hizmetler açısından kayıtlı olması gerektiğini belirtiyor: “Bu nüfusun özellikle risk altında olduğu dikkate alınarak, bilgilendirme, başvuru merkezleri oluşturma gibi hizmetler üretilmelidir. Ama her şeyden önce erken evlendirilmenin Türkiye’de de önemli bir sorun olduğu ve bunun çocuğun cinsel istismarının tek değil ama önemli bir sebebi olduğu unutulmamalı ve erken evlendirilmenin önlenmesi ve her tür cinsel istismar ile mücadele için bir strateji oluşturmak gerekir.”

Akço ayrıca istismarın sebeplerini araştıran ve ortadan kaldırmak için uygun ve etkili hizmetleri uygulamaya sokan bir mücadele stratejisine ihtiyaç olduğunu da ekliyor.

Merkezi Ankara’da bulunan İGAM İltica ve Göç Araştırma Merkezi Başkanı Metin Çorabatır, bu rakamların ardında Türkiye’de mülteci sayısının da artışının etkili olduğunu belirtiyor:

“Resmi rakamlara göre 2014 yılında Türkiye’de 1 milyon 500 bin, 2017 yılında 3 milyon 430 bin, 2019 yılında ise 3 milyon 676 bin Suriyeli mülteci yaşıyor. 2018 yılından itibaren de kamplar boşaltıldı ve bu mülteciler şehirlere gönderildi. İstismarın çok yaşandığı şehirlerde yoğunluk olarak çok fazla Suriyelinin bulunduğu şehirler,” diyor.

REKLAM

Yoksul semtlerde yaşanıyor

Suriyeli mültecilerin genellikle sosyo-ekonomik olarak geri kalmış semtlerde yaşadıklarını belirten Çorabatır, bu semtlerde güvenlik sorunları yaşandığına değiniyor.

“İşin kültürel ve ekonomik boyutu da var. Suriyeliler çocuklarını erken yaşta evlendirme eğilimindeler. Çok-çocuklu ailelerde bir kişi evlenince ailenin harcamalarından bir nüfus da eksilmiş oluyor,” diye ekliyor Çorabatır.

İlgezdi de, sosyal denetim unsurları zayıfladıkça, çocukların bir meta haline dönüşebildiğini belirtiyor.

“Özellikle kız çocuklarının aileleri tarafından ekonomik gerekçelerle erken yaşta evlendirilmesi, çocuk işçi olarak sömürü ve istismara açık hale gelmeleri cinsel suçlarda yaşanan patlamanın sadece görünür iki değişkeni. Sığınmacılara karşı giderek yaygınlaşan nefret söylemi de bu çocuklara karşı işlenen suçların görünmez olmasına katkı sunabiliyor,” diyor.

Ancak uzmanlar bu rakamlarda, Avrupa Birliği’nden gelen desteklerin sonucunda Suriyeli mülteciler arasında sahip oldukları haklara dair farkındalığın etkisiyle şikayet mekanizmalarının güçlendiğine dikkat çekiyorlar.

REKLAM

“Sivil toplum kuruluşlarının kurdukları toplum merkezlerinin de şikayet süreçlerinde rolü var,” diyen Çorabatır, kurucusu olduğu İGAM’ın Malala Fonu’nun küresel düzeyde yürüttüğü “Kayıp bir Nesil Oluşmasın” kampanyasının bir parçası olduğunu da belirtiyor.

Eğitim şart

IGAM, önümüzdeki üç yıl boyunca Suriyeli mülteci kızların eğitimi konusundaki toplumsal davranışları değiştirebilmek ve onların eğitime erişimini arttırabilmek için hak savunuculuğu faaliyetlerini artırmayı hedefliyor.

“Okullaşma oranları mülteci kız çocuklarında yaş ilerledikçe azalıyor. Bu çocukların okuldan ayrılmamaları, okula bağlanmaları için gerek müfredat, gerekse ailelerini bilinçlendirme açısından kampanya yürütmek gerekiyor. Örneğin kendi aralarında çıkardıkları online gazeteler üzerinden çocuk yaşta evliliğin de bir istismar olduğu anlatılmalı,” diyor Çorabatır.

İlgezdi ise, çocukların temel hakları içerisinde yer alan eğitim, adalet, sağlık, sosyal hizmetlere erişim, güvenlik, çocuk işçiliği gibi konularda karşılaştıkları ihlalleri bireysel değil toplumsal bir sorun olarak ele almak gerektiğini düşünüyor.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Türkiye'de mülteci çocukların 'kayıp kuşak' olmaması için yol gösteriliyor

Fransa'da cinsel istismar skandalı: Katolik Kilisesi yüzlerce mağdura tazminat ödedi

Rapor: Suriye'deki kamplarda kalan eski IŞİD'lilerin çocukları istismara uğruyor