Cimea Box'ın bu edisyonunda 69. Cannes Film Festivali'nde en çok ilgi çeken 4 filme kısaca bir göz atıyoruz.
REKLAMCimea Box’ın bu edisyonunda 69. Cannes Film Festivali’nde en çok ilgi çeken 4 filme kısaca bir göz atıyoruz.
Aynı akıbete maruz kalan karşıt gruplar
2010 yılında “Kahire 678” filmiyle adından söz ettiren Mısırlı film yapımcısı Muhammed Diab yeni bir film ile karşımızda.
Festivalin ‘Belirli Bir Bakış’ bölümünün açılış filmi “Clash”, 2013 yazında yaşanan şiddet olayları esnasında polisin Müslüman Kardeşler taraftarlarını ve karşıtlarını tutuklayıp aynı araca koymasıyla başlayan boğucu bir yolculuğa odaklanıyor. Etkileyici performanslar ve kamera açıları ile film, izleyiciye farklı bir sinema deneyimi yaşatıyor.
Çocuk askerler
Prestijli Goncourt Akademisi Edebiyat Ödülü sahibi Fransız ve Amerikalı yazar Jonathan Littell, belgesel film yapımcılığı macerasına atıldı. Prömiyeri Cannes’da özel gösterimle gerçekleştirilen “Wrong Elements”, Ugandalı eski çocuk askerlerin hayatına derin bir bakışla yaklaşıyor.
İnsanları serbestçe öldürme doktrini ile beyinleri yıkanmış, masumiyetleri birer katile dönüştürülmüş çocuk askerler… Filmin gücü, hayatta kalabilmiş çocuklara, araya girmeden söz hakkı vermesinde yatıyor. Bazı kısımlarda yapılan sıkı düzenlemeler filmi daha da kuvvetlendiriyor.
Sevinci ve hüznü aynı anda yaşatan bir komedi
Aşırı şiddet ve hatta yamyamlıktan sakınmayan filmlerle dolu bir festivalde, Maren Ade’nin “Toni Erdmann“ı, komik gerçekçilik tarzı ile kahkaha dolu hoş anları seyirciye yaşatıyor.
Film, Alman öğretmen Winifried’in hikayesini tuhaf bir mizah dili ile ele alıyor. Winifried, işkolik kızının hayatına bir sürprizle renk katmak isterken davetsiz bir misafirin ortaya çıkması ile planları alt üst olur. Uzun olsa da, kesinlikle paha biçilmez hareketli komik anlarla dolu film, sevinci ve hüznü aynı anda seyirciye sunuyor.
Umulanın aksi şekillerde bir aşk
Cannes’ın favorilerinden, Koreli usta yönetmen Park Chan-Wook’un “The Handmaiden” (Ah-ga-ssi) filmi ise lezbiyen erotizmi, mizah ve korku ile baharatlı tarihsel bir romantizm.
Sarah Waters’ın “Ustaparmak” adlı romanından uyarlanan ve 1930’ların Japonya’sında geçen filmde, hırsızlık yapan Koreli bir genç kızın zengin bir varise cariye oluşu ve onu baştan çıkarma hikayesi anlatılıyor.
Kült filmi “İhtiyar Delikanlı“nın yönetmeni, yeni filminde aşkın her şeyi fethettiği yerleri umulanın aksi şekillerde, iddialı ve son derece eğlenceli bir triptik ile sunuyor.